Emirdağ Lâhikası - page 60

bu zamandan haber verip, tama ve maaş yüzünden
bid’alara giren ve ihlâsı kaybeden âlimleri tokatlayan
İmam-ı Ali radıyallahü Anh dahi benden küsecek ihti-
mali var. Ve risale-i nur’un hakikî ve safî olan ihlâsı, be-
ni de ihlâssızlıkla ittiham etmek ciheti var. Ben, hakika-
ten tahayyürde kaldım.
Ben işittim ki; eğer kabul etmesem, beni daha ziyade
sıkacaklar ve belki risale-i nur’un tam serbestiyetine
ilişecekler. Hatta şimdiki tazyikleri, beni o iaşe teklif-
lerine mecbur etmek içinmiş. Madem hâl böyledir;
(1)
p
äGn
Qƒo
¶r
ën
ªr
dG o
í«/
Ño
J p
äGn
Qho
ôs
°†dG s
¿p
G
kaidesiyle, zaruret dere-
cesinde olsa, inşallah zarar vermez. Fakat ben reddet-
tim, reyinize havale ediyorum.
AzizKardeşlerim!
Beni merak etmeyiniz. Ben her zahmette bir eser-i
rahmet ve bir lem’a-i inayet gördüğümden, sıkılmıyo-
rum. sizin gayret ve ciddiyetiniz ve yardımınız, her sıkın-
tıyı izale eder, daimî sürur verir.
Burada, Abdülmecid (kardeşim) hükmünde ve hane-
danı da benim hanedanım olması cihetiyle en çalışkan
ve fedakâr Mustafa Acet, hem küçücük bir Hüsrev, hem
küçücük bir Abdurrahman hükmünde Ceylan namında
çok çalışkan bir çocuk, risale-i nur’a tam hizmet ediyor.
ì®í
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim adamı.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bid’a:
dinin aslına uymayan adet
ve uygulamalar.
cihet:
yön, sebep, vesile.
daimî:
sürekli, devamlı.
eser-i rahmet:
rahmet eseri, rah-
metin izi, alâmeti.
fedakâr:
kendini veya şahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
haber:
bilgi, bilgilendirme.
hakikaten:
doğrusu, gerçekten.
hakikî:
gerçek, dostluğu içten ve
gönülden olan.
hâl:
durum, vaziyet.
hanedan:
köklü ve büyük aile.
havale:
ısmarlama, bırakma.
hizmet:
uğraşma, çalışma.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
iaşe:
geçindirme, besleme, ye-
dirip içirme.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
başka bir karşılık beklemeksi-
zin, sırf Allah rızası için yapma.
ihtimal:
olabilirlik.
inşaallah:
Allah izin verirse.
ittiham:
suç altında bulunma,
töhmetli olma, töhmet altında
olma.
izale:
yok etme, ortadan kal-
dırma.
kaide:
kural, esas, düstur.
madem:
değil mi ki.
ret:
kabul etmeme.
rey:
görüş, düşünce.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
safî:
samimî, hâlis, saf.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
sürur:
sevinç, mutluluk.
tahayyür:
hayrete düşme, şa-
şakalma.
tama:
hırs, aç gözlülük.
tazyik:
zorlama, baskı, sıkıntı
verme.
teklif:
öneri.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, meşak-
kat.
zaruret:
muhtaçlık, şiddetli ih-
tiyaç içinde olma.
ziyade:
fazlasıyla.
1.
Zaruretler mahzurları mübah kılar.
| 60 | Emirdağ Lâhikası – ı
1...,50,51,52,53,54,55,56,57,58,59 61,62,63,64,65,66,67,68,69,70,...1032
Powered by FlippingBook