Emirdağ Lâhikası - page 69

üç mahkeme, yirmi senelik mektuplarımı ve kitapları-
mı ve hâllerimi inceden inceye tetkikten sonra, bize ve
kitaplarıma beraat verdiği hâlde; ve üç seneden beri te-
lifatı terk ettiğim ve haftada ancak bir mektup yazabildi-
ğim ve mecbur olmadan herbiri bir gün nöbetle zarurî
hizmetimi yapan üç dört terzi çırağından başka kimseyi
kabul etmediğim hâlde; ve serbestiyet verildiği ve mem-
leketime gitmediğim hâlde, hiç ömrümde görmediğim
bir tarzda ve resmî bir surette beni hiddete getirip bir ha-
dise çıkarmak için, tahkir ve ihanet kastıyla, kanunsuz ve
garazla, beni taharri ile kapımın kilidini kırıp, kur’ânımı
ve Arabî levhalarımı evrak-ı muzırra gibi alıp götürmek-
le beraber, adliyenin mühim bir memuru, resmen bura-
daki memurlara amirâne demiş ki: “said’i iki jandarmay-
la teşhir suretinde çıkarıp, zorla başına şapka giydirip,
öylece ifadeye getirmeliydiniz. Hem ona yanaşanları tu-
tunuz” diye, ehemmiyetli bir mecliste ve ayn-ı hakikat
olan ifademi okudukları vakit söylemiş. Bunda şek ve
şüphe kalmadı ki, beni tahkir ve ihanet edip, hiddete ge-
tirip, asayişi bozmak garazı takip ediliyor.
Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, binler haysiyet
ve şerefimi bu vatandaki bîçarelerin istirahatine ve onlar-
dan belâların def’ine feda etmek için bana bir hâlet-i
ruhiyeyi ihsan eylemiş ki, ben de onların yaptığı ve ni-
yetinde bulundukları tahkirat ve ihanetlere karşı ta-
hammüle karar vermişim. Bu milletin asayişine, hususan
masum çocukların ve muhterem ihtiyarların ve bîçare
hastaların ve fakirlerin dünyevî istirahatlerine ve uhrevî
Emirdağ Lâhikası – ı | 69 |
niyet:
öncede düşünmek, bele-
mek.
resmen:
resmî olarak, resmî bir
şekilde.
resmî:
devlet adına olan.
şek:
şüphe, zan, tereddüt.
serbestiyet:
serbestlik, rahat ve
serbest olma hâli.
şeref:
onur, haysiyet.
şükür:
teşekkür.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tahammül:
yüklenme, yüke kat-
lanma.
taharri:
soruşturma.
tahkir:
hakaret etme, küçük
görme, şeref ve haysiyetini in-
citme.
tahkirat:
hakaret etmeler, hor
görmeler, küçük görmeler.
tarz:
biçim, şekil.
telifat:
telifler, kaleme alınan eser-
ler, yazılanlar.
teşhir:
ilan etme, herkese du-
yurma, gösterme.
tetkik:
dikkatle araştırma, ince-
leme.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete ait.
zarurî:
zorunlu.
amirâne:
emrederek, emreder
gibi, emredercesine, amirmiş
gibi.
arabî:
Arapça.
asayiş:
emniyet, kanun ve ni-
zam hakimiyetin sağlanması.
ayn-ı hakikat:
hakikatin aslı,
gerçeğin tâ kendisi.
belâ:
musibet, sıkıntı.
beraat:
serbest kalma, suçsuz
bulunma, aklanma.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
def:
mani olma, kovma, orta-
dan kaldırma.
dünyevî:
dünyaya ait.
ehemmiyetli:
önemli.
evrak-ı muzırra:
zararlı evrak,
kâğıtlar, yapraklar.
feda:
uğruna verme.
garaz:
kötü kasıt, düşmanca
niyet, kin.
hâdise:
olay.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikat:
gerçek, doğru.
hâl:
durum, vaziyet.
hâlet-i ruhiye:
insanın ruh
hâli, psikolojik durum, insanın
manevî hâli, iç durumu.
haysiyet:
itibar.
hiddet:
öfke, kızgınlık.
hizmet:
uğraşma, çalışma.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ihanet:
hainlik, kötülük etme,
arkadan vurma.
ihsan:
bağışlama, ikram etme,
lütuf.
istirahat:
dinlenme, rahat-
lama.
levha:
tablo, çizelge.
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz.
meclis:
topluluk, heyet.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
1...,59,60,61,62,63,64,65,66,67,68 70,71,72,73,74,75,76,77,78,79,...1032
Powered by FlippingBook