risalelerin sahiplerine iade edilmemesi ve bizi de o cihet-
le konuşmaktan men etmeleri cihetiyle, belâların def’ine
vesile olan bu küllî sadaka-i maneviye, karşı çıkamadı;
günahımız neticesi kuraklık başladı.
• a
LTıNCı
N
OkTa
:
Yağmursuzluk, bir musîbettir ve ce-
za-i amel bir azaptır. Buna karşı, ağlamakla ve hüzün ve
kederle, niyaz ve hazinâne yalvarmakla ve pek ciddî ne-
damet ve tevbe ve istiğfarla karşılamak ve sünnet-i seni-
ye dairesinde, bid’alar karışmadan, şeraitin tayin ettiği
tarzda dergâh-ı İlâhiyeye iltica etmek ve dua ve o hâle
mahsus ubudiyetle mukabele etmektir.
Hem böyle umumî musibetler, ekser nasın hatasından
geldiği cihetle, o insanların ekseri –kısm-ı azamı– tevbe
ve nedamet ve istiğfar etmekle def’ olur.
Biz risale-i nur Şakirtleri dünyaya çok ehemmiyet
vermediğimizden, dünyaya yalnız risale-i nur için baktı-
ğımızdan, bu yağmursuzlukta dahi o noktadan bakıyo-
ruz. İşte denizli’de mahkemeye verilen cüz’î bir kısım
risale-i nur, sahiplerine iadesinin aynı zamanında, bura-
da dahi bir kısım zatlar yazmaya başlamaları aynı vaktin-
de, bu yağmursuzlukta bir derece rahmet yağdı. Fakat
risale-i nur’un serbestiyeti cüz’î olmasından, rahmet da-
hi cüz’î kaldı. İnşallah, yakında benim de risalelerim iade
edilecek, tam serbest ve intişarı küllîleşecek ve rahmet
dahi tam olacak.
ì®í
Emirdağ Lâhikası – ı | 75 |
her bir bağımsız bölüm.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sadaka-i maneviye:
belâları de-
fedecek manevî sadaka.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şerait:
şartlar.
serbestiyet:
serbestlik, rahat ve
serbest olma hâli.
sünnet-i seniye:
Hz. Muham-
med’in (asm) yüce sünneti; yüksek
hâl, söz, tavır ve tasvipleri.
tarz:
biçim, şekil.
tayin:
belirleme, yerini belli etme.
tevbe:
Allah’tan af dileme.
ubudiyet:
kulluk.
umumî:
genel.
vesile:
bahane, sebep.
azap:
eziyet, işkence; büyük
sıkıntı, şiddetli acı.
belâ:
musibet, sıkıntı.
bid’a:
sonradan ortaya çıkan.
ceza-i amel:
yapılan işin kar-
şılığı.
ciddî:
gerçek olarak, hakika-
ten.
cihet:
yön, sebep, vesile.
cüz’î:
küçük, az.
def:
mani olma, kovma, orta-
dan kaldırma.
dergâh-ı ilâhiye:
Cenab-ı Hak-
kın dergâhı, kapısı, katı.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
ekser:
pek çok.
hazinâne:
hüzünlü bir şekilde,
üzücü.
iade:
geri verme.
iltica:
sığınma, güvenme, da-
yanma.
inşaallah:
Allah izin verirse.
intişar:
yayınlanma, neşrolma.
istiğfar:
tövbe etme, Allah’tan
günahlarının bağışlanmasını
isteme.
keder:
kaygı, acı, hüzün.
kısm-ı azam:
büyük kısım, ek-
seriyet, çoğunluk.
küllî:
umumî, genel.
men:
yasak etme, engelleme.
mukabele:
karşılık verme,
karşılama.
musibet:
felaket, bela.
nâs:
insanlar.
nedamet:
pişmanlık.
niyaz:
Allah’a yalvarma ve ya-
karma.
rahmet:
Allah’ın kullarını esir-
gemesi, onlara maddî ve ma-
nevî nimetler vermesi.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını
meydana getiren kitaplardaki