Emirdağ Lâhikası - page 74

musibet-i ammeden masumlar harika bir tarzda yangın
içinde selâmette kalsalar, hikmet-i diniye bozulur. Çün-
kü, din bir imtihan, bir tecrübedir. o vakit, ebu Cehil gi-
bi fenalar, aynen ebu Bekir-i sıddık (radiyallahü anh) gi-
bi tasdik ederler. onun için, musibet-i ammede masum-
lar da belâ çekerler.
• d
ÖrdÜNCÜ
N
OkTa
:
Şimdi, malda ve rızıkta hilelerle,
suistimalle, rüşvetle çok haram karıştığı ve ekinciler ken-
di malına hakkıyla sahip olmadığı ve on adamdan iki üçü
tam rahmete müstehak ise, ekincilerin malından istifade
edenlerden beş altısı ya zulüm ile haram karıştırmakla,
ya şükürsüzlükle rahmete istihkakını kaybediyor.
• B
EŞiNCi
N
OkTa
:
risale-i nur –bu Anadolu memleke-
tine– belâların def’ine ehemmiyetli bir vesiledir. sadaka
nasıl belâyı defediyor, onun intişarı ve okunması küllî bir
sadaka nevinde semavî ve arzî belâların def’ine çok
emareler ve çok hâdiselerle tebeyyün etmiş, hatta
kur’ân’ın işaretiyle tahakkuk etmiş. Ve yazmasını ve in-
tişarını men etmek zamanlarında dört defa zelzelelerin
başlaması ve intişarıyla durmaları ve Anadolu’da ekser
okunması İkinci Harb-i Umumînin Anadolu’ya girmeme-
sine bir vesile olduğu sure-i
p
ôr
°ün
©r
dGn
h
işaret ettiği, bu iki ay
kuraklık zamanında mahkemenin risale-i nur’un be-
raatine ve vatana menfaatli olduğuna dair kararını
mahkeme-i temyiz tasdik ederek tam bir serbestiyetle
risale-i nur’un intişar ve okunmasını beklerken, bütün
bütün aksine olarak men edilmesi ve mahkemedeki
arzî:
dünyaya ait, dünya ile ilgili.
belâ:
musibet, sıkıntı.
beraat:
serbest kalma, suçsuz bu-
lunma, aklanma.
dair:
alakalı, ilgili.
def:
ortadan kaldırma, yok etme,
giderme.
defa:
kere, kez, yol.
ehemmiyetli:
önemli.
ekser:
pek çok.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
fenâ:
kötü, uygun olmayan.
hâdise:
olay.
haram:
İslâmiyetçe yasaklanan iş-
ler.
harb-i Umumî:
genel harp,
umumî savaş; 1914-1918 yılları
arasında cereyan eden Birinci
Dünya Savaşı.
harika:
olağanüstü.
hikmet-i diniye:
dine ait hikmet.
imtihan:
deneme, sınama.
intişar:
yayınlanma, neşrolma.
istifade:
faydalanma, yararlanma.
istihkak:
hak etme, hak kazanma,
hakkı olma.
küllî:
umumî, genel.
mahkeme-i temyiz:
temyiz mah-
kemesi, mahkeme kararlarının yo-
lunda verilip verilmediğini tetkik
etmekle görevli makam, yargıtay.
masum:
suçsuz, günahsız, saf, te-
miz.
men:
yasak etme, engelleme.
menfaat:
fayda.
musibet-i amme:
umumî musi-
| 74 | Emirdağ Lâhikası – ı
bet, genel olan, herkesi etki-
leyen belâ, afet, vs.
müstahak:
hak eden, hak et-
miş.
nevi:
tür, çeşit.
rahmet:
Allah’ın kullarını esir-
gemesi, onlara maddî ve ma-
nevî nimetler vermesi.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
rızk:
hayatı devam ettirmeye
yetecek miktarda yiyecek.
rüşvet:
yetkili, görevli bir kim-
seye, bir başka kimse tarafın-
dan kanunlara aykırı şekilde,
bir çıkar vaat edilerek veya
sağlanarak her hangi bir işin
yaptırılması; bu işin yaptırıl-
ması için verilen para, mal, vs.
sadaka:
Allah rızası için ihtiyaç
sahibi fakirlere yapılan yardım.
selâmet:
salimlik, eminlik,
kurtuluş, korku ve endişeden
uzak olma.
semavî:
semaya ait, gökten
gelen.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
suistimal:
bir şeyi kötüye kul-
lanma.
şükür:
teşekkür.
tahakkuk:
gerçekleşme, olma;
delil ile ispat edilme, kesin-
leşme.
tarz:
biçim, şekil.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tebeyyün:
meydana çıkma,
görünme, belli olma, anla-
şılma.
tecrübe:
deney.
vesile:
yol, vasıta, sebep.
zelzele:
yer sarsıntısı, deprem.
zulüm:
haksızlık, eziyet, iş-
kence.
1...,64,65,66,67,68,69,70,71,72,73 75,76,77,78,79,80,81,82,83,84,...1032
Powered by FlippingBook