Emirdağ Lâhikası - page 73

onun tayınını ve yemeğini veren, koca bulutları sünger
gibi ve zemin yüzünü bir tarla gibi tasarrufunda bulundu-
ran bir zat; onu besliyor, rızkını veriyor. Hatta en küçü-
cük bir çocuk da –daima aç olduğu vakit validesine yal-
varmaya alışmışken– o yağmur duasında küçücük fikrin-
de büyük ve geniş bu manayı anlar ki, “Bu dünyayı bir
hane gibi idare eden bir zat, hem beni, hem bu çocuk-
ları, hem validelerimizi besliyor, rızıklarını veriyor. o ver-
mese, başkalarının faydası olmaz. öyle ise ona yalvar-
malıyız” der, tam imanlı bir çocuk olur.
Bu münasebetle kısacık altı nokta beyan edilecek:
• B
iriNCi
N
OkTa
:
nimet ve rahmet-i İlâhiyenin fiatı,
şükürdür. Biz, şükrü hakkıyla vermedik. evet, rahmetin
fiatını şükürle vermediğimiz gibi, zulmümüzle, isyanımız-
la gadabı celp ediyoruz. Şimdi zemin yüzünde zulüm ve
tahribat, küfür ve isyanla, nev-i beşer, tam tokada ken-
dini müstehak etti ve dehşetli tokatlar yedi. elbette bir
parça hissemiz de olacak.
• i
kiNCi
N
OkTa
:
Hadîste var ki, hatta “deniz dibindeki
balıklar dahi günahkâr ve zalimlerden şekva ediyorlar ki,
onların yüzünden yağmur kesilir, hatta ‘bizim nafakamız
azalır’ derler.”
(1)
evet bu zamanlarda öyle günahlar, zu-
lümler oluyor ki, rahmet istemeye yüzümüz kalmıyor;
masum hayvanlar da azap çekerler.
• Ü
ÇÜNCÜ
N
OkTa
:
Ayette vardır: “öyle musîbetten
kaçınız ki; geldiği vakit zalimlere mahsus kalmaz,
masumlar ve mazlumlar da içinde yanar.”
(2)
Çünkü,
Emirdağ Lâhikası – ı | 73 |
mana:
anlam.
masum:
suçsuz, günahsız, saf, te-
miz.
mazlum:
zulüm görmüş, haksız-
lığa uğramış.
münasebet:
vesile, alâka, bağ.
musibet:
felaket, bela.
müstahak:
hak eden, hak etmiş.
nafaka:
geçimlik, geçinmek için
gerekli olan şey.
nev-i beşer:
insanoğlu, insanlar.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
nokta:
konu ile ilgili bölüm.
rahmet:
Allah’ın kullarını esirge-
mesi, onlara maddî ve manevî ni-
metler vermesi.
rahmet-i ilâhîye:
Allah’ın sonsuz
rahmeti, İlâhî rahmet.
rızk:
hayatı devam ettirmeye ye-
tecek miktarda yiyecek.
şekva:
şikayet.
şükür:
teşekkür.
tahribat:
tahripler, yıkıp bozma-
lar.
tasarruf:
idare, kullanım.
valide:
ana, anne.
zalim:
zulmeden, acımasız ve hak-
sız davranan.
Zat:
azamet ve ululuk sahibi olan.
Allah.
zemin:
yer.
zulüm:
haksızlık, eziyet, işkence.
ayet:
Kur’an’ın her bir cüm-
lesi.
azap:
eziyet, işkence; büyük
sıkıntı, şiddetli acı.
beyan:
anlatma, açıklama.
celp:
çekme, çekiş, kendine
çekmek.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
gadap:
kızgınlık, hiddet, öfke.
günahkâr:
günahlı, günah iş-
lemiş.
hadis:
Peygamberimizin sözü.
hane:
ev, mesken.
hisse:
pay, nasip.
idare:
döndürme, çevirme, yö-
netme.
iman:
inanç, itikat.
isyan:
başkaldırma, itaatsizlik,
emre karşı gelme.
küfür:
imansızlık, dinsizlik.
1.
Et-Terğibve’t-Terhib, 1:281, 3:314; Hayatü’l-Hayavanü’l-Kübra, 1:381
2.
Enfal Suresi: 25.
1...,63,64,65,66,67,68,69,70,71,72 74,75,76,77,78,79,80,81,82,83,...1032
Powered by FlippingBook