Œ
12
œ
BU isTida ÜÇ makamaTa GÖNdEriLmiŞTir
Oradaki kardEŞLErimE Bir mEhaZ OLmak iÇiN GÖNdEriLdi
[Yirmi seneden beri sabredip sükût eden bir
mazlumun şekvasını dinlemenizi istiyorum.]
Hürriyetin en geniş suretini veren cumhuriyet hükû-
metinde herbir hürriyetten men edilmekle beraber, düş-
manlarım, benim aleyhime her cihetle serbest olarak be-
ni eziyorlar. Hürriyet-i vicdan ve hürriyet-i fikr-i ilmiyeyi
temin eden cumhuriyet hükûmeti, ya beni tam himaye
edip garazkâr, evhamlı düşmanlarımı sustursun, veyahut
bana düşmanlarım gibi hürriyet-i kalem verip, müdafa-
atıma yasak demesin. Çünkü, resmen, perde altında her
muhabereden men’im için postahanelere gizli emir veril-
miş. su ve ekmeğimi getiren birtek çocuktan başka kim-
se ile beni görüştürmemek için tenbihat verildiği bir za-
manda, eskiden beri benim muarızlarım fırsat bulup, tam
mahkeme-i temyizin beraatimizi tasdik ederek mahke-
medeki ehl-i vukufun tahsin ettikleri kitaplarımı almayı
beklerken, o düşmanlarım, hiç münasebetim olmayan
bir iki mahrem risalelerimi verdirip, sonra meslekçe be-
nim aleyhimde bir iki ehl-i vukufun eline geçirip, aley-
himde fena bir rapor hazırladıklarını işittim.
daha sabır ve tahammülüm kalmadı. Ben hükûmet-i
cumhuriyenin bütün erkânlarına, belki dünyaya ilân edi-
yorum ki: kur’ân-ı Hakîm’in sırr-ı hakikatiyle ve i’cazının
Emirdağ Lâhikası – ı | 65 |
i’caz:
mucizelik, insanların benze-
rini yapmaktan âciz kaldıkları şeyi
yapmak.
ilân:
yayma, duyurma, bildirme.
istida:
resmî makamlara bir işin
yapılmasını istemek maksadıyla
yazılan yazı, dilekçe.
kur’ân-ı hakîm:
her ayet ve su-
resinde sayısız hikmet ve faydalar
bulunan Kur’ân.
mahkeme-i temyiz:
temyiz mah-
kemesi, mahkeme kararlarının yo-
lunda verilip verilmediğini tetkik
etmekle görevli makam, yargıtay.
mahrem:
herkesçe bilinmemesi
gereken, gizli.
makamat:
makamlar.
mazlum:
zulüm görmüş, haksız-
lığa uğramış.
mehaz:
menba, bir şeyin alındığı,
çıkarıldığı yer, bir şeyin aslının alın-
dığı kaynak.
men:
yasak etme, engelleme.
meslek:
gidiş, usul, yol.
muarız:
muhalefet eden, karşı çı-
kan, muhalif.
muhabere:
haberleşme.
münasebet:
ilgi, ilişki, bağ.
resmen:
resmî olarak, resmî bir
şekilde.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını mey-
dana getiren kitaplardaki her bir
bağımsız bölüm.
sabır:
dayanma, katlanma, zorluk-
lara dayanma gücü.
şekva:
şikayet.
sırr-ı hakikat:
hakikat sırrı.
sükût:
susma, sessiz kalma.
suret:
biçim, görünüş.
tahammül:
yüklenme, yüke kat-
lanma.
tahsin:
beğenme, güzel bulma.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
temin:
sağlamlaştırma, sağlama.
tembihat:
tembihler, ikazlar.
aleyh:
karşı, karşıt.
beraat:
serbest kalma, suçsuz
bulunma, aklanma.
cihet:
yan, yön, taraf.
cumhuriyet:
siyasî mekaniz-
ması seçimle kurulan, adalet
ve hukukun üstünlüğüyle te-
mel hak ve hürriyetleri sağla-
mayı amaçlayan idare şekli.
ehl-i vukuf:
bir mesele hak-
kında bilgi ve yetki sahibi
olanlar.
erkân:
ileri gelenler.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
fenâ:
kötü, uygun olmayan.
garazkâr:
kinli, düşmanlık gü-
den, garazı olan, kötü kasıt sa-
hibi.
himaye:
koruma, muhafaza
etme.
hükümet-i cumhuriye:
cum-
huriyet hükümeti. cumhuriyet
idaresi.
hürriyet-i fikr-i ilmiye:
ilmî fi-
kir hürriyeti.
hürriyet-i kalem:
yazı yazma
hürriyeti.
hürriyet-i vicdan:
vicdan hür-
riyeti:.