veren, işarat-ı kur’âniye ve ihbarat-ı gaybiye-i Aleviye ve
gavsiye’nin, bu asırda risale-i nur’un ehemmiyetine ve
makbuliyetine imza basmalarıdır.
evet, adliyeler, hukukları muhafaza etmek ve haksızla-
rı tecavüzden durdurmak, vazifeleri olmak cihetiyle, risa-
le-i nur’un yüz risalesi, yirmi senede yüz bin adamın sa-
adetlerine hizmet ettiği sabit olmakla beraber; on seneden
beri iki mahkeme ve merkez-i hükûmet ve birkaç vilâyetin
zabıtaları ve denizli Mahkemesi münasebetiyle dokuz ay
bütün mahrem ve gayr-i mahrem evraklarımızda ve risale-
lerde millete ve vatana bir zararlı maddeyi ve mucib-i ce-
za bir yanlış görmediğinden, elbette risale-i nur’un bu va-
tanda gayet küllî ve büyük hukuku var. Bu küllî ve çok
ehemmiyetli hukuku nazara almayıp, adî evraklar gibi
müsadere ederek, millete ve takviye-i imana muhtaç bîça-
relere pek büyük bir haksızlığı nazara almamak ve adî bir
adamın cüz’î ve küçük bir hakkını ehemmiyetle nazara al-
mak; adliyenin mahiyetine ve adaletin hakikatine hiçbir
cihetle yakışmaz, diye size hatırlatıyoruz.
doktor dozy’nin (dozi) ve sair zındıkların eserlerine
ilişmemek, risale-i nur’a ilişmek, gazab-ı İlâhînin celbi-
ne bir vesile olabilir diye korkuyoruz. Cenab-ı Hak, size
insaf ve merhamet ve bize de sabır ve tahammül ihsan
eylesin. Âmin.
Gayr-iresmî,fakattecrit-imutlakta
SaidNursî
ì®í
adalet:
kanun ve düzen hakimi-
yeti.
adî:
bayağı, aşağı, değersiz.
adliye:
mahkeme, yargılama işle-
riyle uğraşan daire.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun, kabul
eyle!” anlamında duanın sonunda
söylenir.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
celp:
çekme, çekiş, kendine çek-
mek.
cihet:
yön.
cüz’î:
küçük, az.
ehemmiyet:
pek önemli olma, de-
ğerlilik.
ehemmiyetli:
önemli.
evrak:
arşiv.
gayet:
son derece.
gayr-i mahrem:
mahrem olma-
yan, gizli ve özel olmayan.
gayr-i resmî:
resmî olmayan.
gazab-ı ilâhî:
Allah’ın gazabı, İlâhî
gazap.
hakikat:
gerçek, doğru.
hizmet:
bir uğurda bir işin yapıl-
ması için çalışma, o iş için gayret
gösterme, çabalama.
ihbarat-ı gaybiye-i aleviye ve
Gavsiye:
İmam-ı Ali (ra) ve Seyyid
Abdülkadir Geylânî’nin ahir za-
manda meydana gelecek olan ve
Müslümanları yakından ilgilendi-
ren hâdiselere ait vermiş oldukları
işaret yollu haberler.
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf.
işarat-ı kur’âniye:
Kur’ân’ın işa-
retleri.
kanaat-i kat’iye:
kesin kanaat, va-
rılan kesin düşünce.
küllî:
umumî, genel.
mahiyet:
durum, vaziyet.
mahrem:
herkesçe bilinmemesi
| 58 | Emirdağ Lâhikası – ı
gereken, gizli.
makbuliyet:
makbullük, be-
ğenilmişlik, geçerlilik.
merhamet:
acımak, şefkat
göstermek, korumak, esirge-
mek.
merkez-i hükümet:
hükümet
merkezi, ülkeyi idare merkezi.
mucib-i ceza:
ceza gerektiren.
muhafaza:
koruma.
muhtaç:
gerek duyan.
münasebet:
vesile, alâka, bağ.
müsadere:
toplatma, elden
alma.
nazar:
dikkat.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını
meydana getiren kitaplardaki
her bir bağımsız bölüm.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
saadet:
mutluluk.
sabır:
dayanma, katlanma,
zorluklara dayanma gücü.
sabit:
ispat edilmiş, ispatlan-
mış.
sair:
diğer, başka, öteki.
tahammül:
zora dayanma,
sabretme, sabır gösterme.
takviye-i iman:
iman takvi-
yesi, inancın kuvvetlenmesi.
tecavüz:
haddini aşma, söz ve
harekette ileri gitme.
tecrid-i mutlak:
tam bir yal-
nızlık, hiç kimseyle görüşeme-
mek.
vazife:
görev.
vesile:
bahane, sebep.
vilayet:
il.
zabıta:
şehir güvenliğini sağ-
lamakla vazifeli bulunan idare,
polis.
zındık:
Allah’a ve ahirete inan-
mayan, Allah’ı inkâr eden,
imansız, münkir.