Œ
10
œ
Aziz,Sıddık,TamMetînKardeşlerim!
Şehit merhumun berzahta okumasıyla mesrurâne meş-
gul olduğu nur risalelerini dünyada kendi yerinde çalış-
mak ve beni de çalıştırmak için yazılmışlar gibi tam vak-
tinde yetişti ve Medrese-i Yusufiyenin üç tatlı meyvesini
ve kur’ân’ın kudsî ve Firdevsî binler meyveler veren üç
hizbini beraber getirdi.
İki kahraman mübarek, yazdıkları güzel iki meyveleri-
nin tarzında ve kıt’asında on Birinci Meselesini dahi ya-
zıp, dört beş nüsha
Hizb-iNuriye
varsa ve beş altı
Hizb-i
Kur’âniye
ile beraber gönderilse münasiptir. Ve Hüs-
rev’in fıkrası, on Birinci Meselenin ahirinde kaydedilsin.
size bu defa Ayetü’l-kürsînin arkadaşı ve tetimmesi iki
üç ayetin bir nükte-i i’caziyelerine dair bir parça gönder-
dim; daha tamamlamaya bir ihtar almadım, noksan kal-
dı, pek acelelikle yazıldı. ehemmiyetli sırlar göründü, fa-
kat dünyaya bakmamak için tamam ve açık yazdırılma-
dı. eğer hoşunuza gitse, on Birinci Meselenin haşiyesi-
nin bir lâhikası olarak kaydedersiniz ve
İ’caz-ıKur’ân
Risalesi’
nin zeyillerinde hem el-Felâk nüktesini, hem bu-
nu yazarsınız.
Kardeşlerim!
Hiç merak etmeyiniz. kat’î kanaatim geldi; bizler, bir
inayet altında, gayet ehemmiyetli bir hizmette ve ihtiyâr
ve iktidarımız haricinde bir dest-i gaybî tarafından
ahir:
son.
ayet:
Kur’an’ın her bir cümlesi.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
berzah:
ruhların kıyamete kadar
bekleyeceği, dünya ile ahiret ara-
sındaki yer.
dair:
alakalı, ilgili.
defa:
kere, kez, yol.
dest-i Gaybî:
görünmez el; Allah’ın
yardımı.
ehemmiyetli:
önemli.
fıkra:
parça, mektup, bölüm.
gayet:
son derece.
hariç:
dışında.
haşiye:
dipnot.
hizb:
dilden düşmeyen dua, virt.
hizmet:
görev, vazife.
i’caz-ı kur’ân:
Kur’ân’ın mu’cize-
liği.
ihtar:
dikkatini çekme, hatırlatma,
uyarı.
ihtiyâr:
irade, tercih.
iktidar:
güç yetme, bir işi gerçek-
| 62 | Emirdağ Lâhikası – ı
leştirmek için gereken kuvvet.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
kanaat:
inanma.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
kıt’a:
parça, cüz.
kudsî:
mukaddes, yüce.
lâhika:
ek, ilave.
medrese-i Yusufiye:
Yusuf’un
medresesi, Hz. Yusuf’un (as) if-
tira, haksızlık ve zulüm ile ha-
piste kalmasından kinaye ola-
rak, iman ve Kur’ân’a
hizmetinden dolayı tevkif edi-
lenlerin hapsedildiği yer ma-
nasında, hapishane.
merak:
endişe.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş, ölü.
meşgul:
bir işle uğraşan, ilgi-
lenen.
mesrurâne:
sevinçli bir şe-
kilde, sevinerek, memnun ola-
rak.
metin:
sağlam ve dayanıklı.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
münasip:
uygun.
nükte:
ince manalı, düşündü-
rücü söz.
nükte-i i’caziye:
şaşırtan, mu-
cizevî manası olan söz.
nüsha:
suret.
şehit:
vatan, bayrak, inanç gibi
yüce değerler uğrunda ölen
Müslüman kimse.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sır:
gizli mana, çıkan anlam.
tetimme:
bir konuyu veya
eseri tamamlamak için ekle-
nen kısım, ek.
zeyil:
ek, ilâve.