Emirdağ Lâhikası - page 54

Œ
7
œ
“KendiKendimeHasbihâl”namındakiparçayalâhikaolarak
adLiYE VEkiLiYLE VE risaLE-i NUr’La
aLâkadar mahkEmELEriN hâkimLEriYLE
Bir hasBihâLdir
Efendiler!
siz, ne için sebepsiz bizimle ve risale-i nur’la uğra-
şıyorsunuz? katiyen size haber veriyorum ki, ben ve
risale-i nur sizinle değil mübareze, belki sizi düşünmek
dahi vazifemizin haricindedir. Çünkü, risale-i nur ve ha-
kikî şakirtleri, elli sene sonra gelen nesl-i atiye gayet bü-
yük bir hizmet ve onları büyük bir vartadan ve millet ve
vatanı büyük bir tehlikeden kurtarmaya çalışıyorlar. Şim-
di bizimle uğraşanlar, o zaman kabirde elbette toprak
Â
sarı hâdise-i cevviyeyi kapatmıştı. ona dedim: kapatmasaydın daha iyi
idi." Aynı günde, risale-i nur aleyhinde üç hâdise zuhur eyledi:
Birincisi:
Afyon Adliyesiyle buradaki zabıta çavuşluğudur. kitapları-
mın iadesine dair müracaatıma mukabil, "daha temyizden tasdik gel-
mediğinden karışmayız" diye o cihetten benim ümidimi kırdı.
İkincisi:
Aynı günde, benim ahvalimi tecessüs etmek için, mahsus
bir polisi Afyon'a gönderdiğini öğrendik.
Üçüncüsü:
Aynı günde, İstanbul’da bir münafık,
İhtiyarRisalesi’
ni
bahane ederek aleyhimizde propaganda etmiş, adliyeye aksettirmiş.
Bu gibi hâdiselerden müştaklar çekinmeye başladılar. Ben de
(1)
zn
¿ƒo
©`p
LGn
Q p
¬r
«n
dp
G BÉs
`fp
Gn
h p
¬
s
?p
d És
`fp
G{ m
án
Ñ`«°/
üo
e u
?o
µ
p
d
dedim,
(2)
o
?«/
cn
ƒr
dG n
ºr
©p
fn
h *GÉn
æ`o
Ñ°r
ùn
M
siperine girdim.
adliye:
mahkeme, yargılama işle-
riyle uğraşan daire.
adliye Vekili:
Adalet Bakanı.
ahval:
durumlarım, hâllerim.
aksettirme:
yansıtma, iletme.
alâkadar:
ilgili, ilişkili, bağlı.
cihet:
yön, taraf.
dair:
ait, ilgili.
gayet:
son derece.
haber:
bilgi, bilgilendirme.
hâdise:
olay, vak’a.
hâdise-i cevviye:
atmosfer olay-
ları, hava ile ilgili olaylar.
hakikî:
gerçek.
hâkim:
yargıç.
hariç:
dışarıda.
hasbihâl:
hâlleşme; görüşüp
konuşma, sohbet.
hizmet:
görev, vazife.
iade:
geri verme, geri çevirme.
kat’iyen:
hiç bir zaman, asla.
mahsus:
özel, hususî.
mukabil:
karşılık.
mübareze:
çatışma, kavga.
müracaat:
başvurma, baş-
vuru.
münafık:
olduğu gibi görün-
meyen; inandığı, düşündüğü
gibi olmayan.
müştak:
arzulu, istekli, tut-
kulu.
nam:
ad.
nesli ati:
gelecek nesil.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
siper:
koruyucu engel.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tasdik:
onay, doğrulama.
tecessüs etmek:
merakla
araştırmak.
temyiz:
yargıtay.
varta:
tehlike, büyük tehlike.
vazife:
görev.
vekil:
nazır, bakan.
zabıta çavuşluğu:
kolluk kuv-
vetleri.
zuhur eyleme:
açığa çıkma.
1.
Her musibet için deriz."Biz Allah’ın kullarıyız ve yine Ona döneceğiz." (Bakara Suresi: 156.)”
2.
Allah bana yeter O ne güzel vekildir. (Al-i İmran Suresi:173.)
| 54 | Emirdağ Lâhikası – ı
1...,44,45,46,47,48,49,50,51,52,53 55,56,57,58,59,60,61,62,63,64,...1032
Powered by FlippingBook