Emirdağ Lâhikası - page 44

Œ
4
œ
aNkara EhL-i VUkUFUNUN iTTiFakLa
VErdikLEri raPOrUN sUrETidir
dolu bulunan cem’an beş sandık kitap, tarafımızdan
açılarak okundu.
(HaşİYe)
said nursî tarafından telif edilen
basılmış, basılmamış risale-i nur eczaları ve risale-i nur’a
ekli said nursî ile bazı şakirtleri tarafından yazılmış ilmî
ve dinî mektuplarla, şakirtlerin birbiriyle ve said nursî ile
adî muhabere mektupları ve klişeler inceleme mevzuu sa-
lâhiyetimiz dâhilinde görülerek incelendi. Bunların ma-
hiyetini belirtmek için bu risale ve mektupları iki nev’e
ayırmak gerektir.
Ri sa l el er
: Bir ayetin tefsiri ve bir hadisin şerhi mak-
sadıyla yazılmış olanlarıyla, din, iman, Allah, peygam-
ber, kur’ân ve ahiret akidelerini ve ibarelerini açıkça an-
latmak için temsillerle yazılmış ilmî görüşleri ve ihtiyar-
larla gençlere hitap eden ahlâkî öğütler ve kısmen hayat
tecrübesinden alınmış ibretli vak’alar ve esnafa ait faide-
li menkîbeleri ihtiva eden, mevcudun yüzde doksanını
teşkil eden risalelerdir ki, bunlarda, bütün bu risalelerde
müellif hem samimî, hem hasbî ve hem de ilim yolundan
ve dinî esaslardan hiç ayrılmamıştır. Bunlarda dini alet
HaşİYe:
ehl-i vukuf raporundaki tenkit kısmı mahkemede kat’î cevap-
ları verildiğinden ve müdafaatımın ahirinde yazıldığından, burada yazıl-
madı. zaten o tenkitler, üç dört risalede yalnız on cüz'î meseledir. Hem
siyasî değil, ilmîdirler. Hem o itirazlar, sehiv ve hata olduğu, senetler-
le mahkemede ispat edilmiştir.
adî:
basit, bayağı, sıradan.
ahiret:
öbür dünya, öteki dünya,
kıyametten sonra kurulacak olan
âlem.
ahlâkî:
ahlakla ilgili, ahlaka ait.
akide:
iman, inanılan ve itikat edi-
len esas, inanç.
ayet:
Kur’an’ın her bir cümlesi.
cem’an:
bir yere toplamak sure-
tiyle, toplanmış olarak.
dahil:
içeride.
ecza:
cüz’ler, parçalar, kısımlar.
ehl-i vukuf:
bir mesele hakkında
bilgi ve yetki sahibi olanlar, hâ-
kimler.
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm) ait
söz, emir, fiil veya Hz. Peygambe-
rin onayladığı başkasına ait söz, iş
veya davranış.
hasbî:
karşılıksız, Allah rızası için,
gönülden, isteyerek.
haşiye:
dipnot.
hitap:
söylemde bulunmak, ko-
nuşmak.
ibare:
metin, cümle veya bir kaç
cümleden oluşan söz grubu.
ihtiva:
içine alma, kapsama.
ihtiyar:
yaşlanmış kimse, yaşlı.
| 44 | Emirdağ Lâhikası – ı
ilim:
bilgi, marifet.
iman:
inanç, itikat.
ittifak:
fikir birliği, söz birliği.
kısmen:
kısmî olarak, bir kı-
sım.
klişe:
matbaada tipografik
baskıda kullanılan, kabartma
olarak resim veya yazılar çı-
karılmış madenî levha.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası,
niteliği.
menkıbe:
meşhur kimselerin
hâllerine, yaşayışlarına ve ola-
ğanüstü durumlarına dair ya-
zılı veya sözlü hikayeler.
mevzu:
konu.
müellif:
eser telif eden, yazan.
muhabere:
haberleşme.
nevi:
tür, çeşit.
peygamber:
Allah tarafından
haber getirerek İlahî emir ve
yasakları insanlara tebliğ eden
elçi, nebi.
risale:
Risale-i Nur Külliyatını
meydana getiren kitaplardaki
her bir bağımsız bölüm.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
şakirt:
talebe, öğrenci.
samimî:
içten, candan, gönül-
den.
selâhiyet:
yetki, sorumluluk.
şerh:
açıklama, izah etme, yo-
rumlama.
suret:
nüsha, kopya.
tecrübe:
yaşayarak elde edi-
len iyi veya kötü kazanımlar.
tefsîr:
Kur’ân’ın mana bakı-
mından izahı, Kur’ân’ın şerhi.
telif:
kitap yazma, eser ortaya
koyma.
temsil:
örnek, misal.
teşkil:
oluşturma, şekillen-
dirme.
1...,34,35,36,37,38,39,40,41,42,43 45,46,47,48,49,50,51,52,53,54,...1032
Powered by FlippingBook