yüz bin adamın dikkatle okudukları hâlde ne idareye, ne
asayişe, ne vatana, ne millete hiçbir zararı hükûmet gör-
memiş. Beş vilâyetin dikkatli zabıtaları ve taharri memur-
ları ve mahkeme işiyle iştigal eden üç vilâyetin ve mer-
kez-i hükûmetin dört adliyelerinin ağır ceza mahkemele-
ri en ufak bir suç bulmamış ki, tahliyelerine mecbur ol-
dular.
“eğer bu adamın dünya iştihası ve siyasete meyli ol-
saydı, hiç imkânı var mı ki, bir tereşşuhatı ve emareleri
bulunmasın? Hâlbuki mahkeme safahatında hiçbir ema-
re bulamadılar ki, muannit bir müddeiumumî, mecbur
olup vukuat yerinde imkânatı istimal ederek, mükerre-
ren, iddianamesinde ‘Yapabilir’ demiş ve ‘Yapmış’ de-
memiş. ‘Yapabilir’ nerede, ‘Yapmış’ nerede? Hatta
mahkemede said ona demiş: ‘Herkes bir katli yapabilir;
bu iddianız ile herkesi ve sizi mahkemeye vermek lâzım
geliyor.’
“elhasıl: Ya bu adam tam divanedir ki, bu derece deh-
şetli umur-i dünyaya karşı lâkayt kalıyor; veyahut bu va-
tanın ve bu milletin en büyük bir saadetine ihlâsla çalış-
mak için, hiçbir şeye tenezzül etmez ve ehemmiyet ver-
mez. öyle ise bunu taciz ve tazyik etmek, vatan ve mil-
lete ve asayişe bir nevi ihanettir. Ve onun hakkında bu
çeşit evham etmek, bir divaneliktir.”
ì®í
adliye:
mahkeme, yargılama işle-
riyle uğraşan daire.
asayiş:
emniyet, kanun ve nizam
hakimiyetin sağlanması.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
divane:
deli, aklı başında olma-
yan.
ehemmiyet:
önem, değer, kıymet.
elhasıl:
hasılı, netice itibariyle, kı-
saca.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
evham:
vehimler, zanlar, kurun-
tular.
idare:
yönetim, memleket işlerinin
yürütülmesi.
iddia:
bir fikri ısrarla savunma.
iddianame:
iddia yazısı, savcının
bir dava konusundaki iddialarını
toplamış olduğu, isnat ettiği suç
| 38 | Emirdağ Lâhikası – ı
ve delilleri de içine alan yazısı.
ihanet:
hıyanet, arkadan
vurma.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
başka bir karşılık beklemeksi-
zin, sırf Allah rızası için yapma.
imkânat:
imkânları olabilirli-
likler, olması ve olmaması ih-
timal dahilinde olanlar.
iştigal:
bir işle uğraşma, meş-
gul olma.
iştiha:
fazla istek, arzu.
istimâl:
kullanma.
katil:
öldürme.
lâkayt:
kayıtsız, ilgisiz.
merkez-i hükümet:
hükümet
merkezi, ülkeyi idare merkezi.
muannit:
inatçı, ayak direyen.
müddeiumumî:
savcı.
mükerreren:
mükerrer olarak,
tekrar olarak, tekrar be tek-
rar.
nevi:
çeşit.
saadet:
mutluluk.
safahat:
safhalar, devreler.
taciz:
rahatsız etme, huzursuz
kılma, sıkma.
taharri:
sivil polis.
tahliye:
tutukluyu serbest bı-
rakma.
tazyik:
zorlama, baskı, sıkıntı
verme.
tenezzül:
kendine aykırı dü-
şen bir işi veya durumu kabul
etme, alçalma.
tereşşuhat:
damlamalar, sı-
zıntılar; kesin olmayan haber-
ler.
umur-i dünya:
dünya işleri.
vilayet:
il.
vukuat:
vuku bulan şeyler,
hadiseler, olaylar.
zabıta:
şehir güvenliğini sağ-
lamakla vazifeli bulunan idare,
polis.