Emirdağ Lâhikası - page 35

müspet ve müdellel bir şekilde insanlığın nazar-ı tahkiki-
ne arz ve ifade etmektedir.
Hem, nur Müellifi bir mektubunda “dâhilde tarafgirâ-
ne adavet ve münakaşalara vesile olan füruatı değil, bel-
ki bütün nev-i beşerin en ehemmiyetli meselesi olan er-
kân-ı imaniyeyi ve beşerin medar-ı saadeti ve umum İs-
lâm’ın esas ve rabıta-i uhuvveti bulunan kur’ân’ın haka-
ik-ı imaniyesini bulmak ve muhtaçlara buldurmaya haya-
tımı vakfettim” demek suretiyle, hizmet-i İslâmiyenin ve
mesail-i diniyenin umumunu tazammun eden vüs’at ve
camiiyeti haiz bulunduğunu, dinî hizmetlerin her nev’ini
teyit ve teşvik ettiğini ve bir cadde-i kübra-i kur’âniye
olan risale-i nur dairesinin umum ehl-i iman ve İslâm’a
şamil bulunduğunu ifade ediyor. Ve yine aynı mektubun-
da, devamla, “Hatta değil Müslümanlarla, belki dindar
Hristiyanlarla dahi dost olup adaveti bırakmaya çalışıyo-
rum”; Harb-i Umumî ve komünizm altındaki anarşistlik
tehlike ve tahribatlarının lisan-ı hâliyle “dünya fânîdir,
firaklarla doludur. ey insanlar, adaveti bırakınız, kur’ân
dersini dinleyip birleşiniz; yoksa sizi mahvedeceğiz” diye
beyanıyla, bu zamanın şartları ve icapları karşısında
tarz-ı hizmeti yine kur’ân’ın nuruyla göstererek hakîmâ-
ne irşadın ve tevfik-i İlâhiyeye muvafık hareketle isabetli
hizmetin ifası gibi noktalardan risale-i nur’un lüzum ve
ehemmiyetini tebarüz ettiriyor.
İşte, lâhika mektupları bu gibi hususlara da işaret edi-
yor. değişen dünya hadiseleri, geniş ve küllî meseleler
Emirdağ Lâhikası – ı | 35 |
olma.
ifa:
bir işi yapma, yerine getirme.
irşat:
doğru yolu gösterme, gaf-
letten uyandırma.
komünizm:
bütün malların ortak-
laşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin
olmadığı iddiasında bulunan dü-
zen.
küllî:
umumî, genel.
lâhika:
ek, ilave.
lisan-ı hâl:
hâl dili, bir şeyin du-
ruşu ve görünüşü ile bir mana
ifade etmesi.
mahv:
yok etme, ortadan kal-
dırma.
medar-ı saadet:
mutluluk vesilesi,
ferahlık sebebi.
mesail-i diniye:
dinî meseleler.
mesele:
konu.
müdellel:
kanıtlı, delilli.
müellif:
eser telif eden, yazan.
muhtaç:
gerek duyan.
münakaşa:
tartışma.
müspet:
olumlu.
muvafık:
uygun, uyar, münasip.
nazar-ı tahkik:
gerçek, doğru olan
görüş; araştırıp hakikati ortaya çı-
karan bakış.
nev:
tür, çeşit.
nev-i beşer:
insanoğlu, insanlar.
Nur:
Risale-i Nur eserleri.
rabıta-i uhuvvet:
kardeşlik bağı.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
şamil:
içine alan, kapsayıcı.
şart:
koşul.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tahribat:
tahripler, yıkıp bozma-
lar.
tarafgirâne:
taraf tutarcasına, bir
tarafı destekleyerek.
tarz-ı hizmet:
hizmet tarzı, hizmet
metodu.
tazammun:
ihtiva etme, içine
alma, içinde bulundurma.
tebarüz:
belli olma, görünme, ba-
riz hâle gelme.
tevfik-i ilâhî:
Cenab-ı Hakkın in-
sanı doğru yola lütfu ile sevk et-
mesi, başarılı kılması.
teyit:
kuvvetlendirme, sağlamlaş-
tırma.
umum:
bütün, herkes.
vakfetme:
bağışlama, adama.
vesile:
bahane, sebep.
vüs’at:
genişlik, bolluk.
adavet:
düşmanlık, husumet.
anarşist:
hiçbir düzen ve oto-
rite tanımayan, karışıklık ve
bozgunculuktan yana olan,
ondan fayda uman kimse.
arz:
sunma.
beşer:
insan, insanlık.
beyan:
bildirme, açıklama,
söyleme.
cadde-i kübra-i kur’âniye:
Kur’ân’ın büyük ve geniş, sağ-
lam caddesi; Kur’ân yolu.
camiiyet:
toplayıcı, ihtiva ve
ihata edicilik.
dâhil:
içeride.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
erkân-ı imaniye:
imana ait
esaslar.
fânî:
ölümlü, geçici.
firak:
ayrılık, hicran.
füruat:
ayrıntılar, esastan ol-
mayan meseleler.
hâdise:
olay.
haiz:
bir şeye sahip olma, sa-
hip, mâlik.
hakaik-ı imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hakîm:
her şeyi bir maksatla
uygun ve hikmetle yaratan,
hikmet sahibi Allah.
harb-i Umumî:
genel harp,
umumî savaş; 1914-1918 yıl-
ları arasında cereyan eden Bi-
rinci Dünya Savaşı.
hizmet:
görev, vazife.
hizmet-i islâmiye:
İslâm hiz-
meti.
husus:
mevzu, konu.
icap:
gerekme hâli, gerekli
1...,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34 36,37,38,39,40,41,42,43,44,45,...1032
Powered by FlippingBook