Emirdağ Lâhikası - page 41

yeni dersim yok ve bir sırrım gizli kalmadı ki, nezaretle
tadiline çalışsanız.
Ben şimdi hürriyetime çok muhtacım. Yirmi seneden
beri lüzumsuz ve haksız ve faidesiz tarassudlar artık ye-
ter. Benim sabrım tükendi. İhtiyarlık zafiyetinden, şimdi-
ye kadar yapmadığım bedduayı yapmak ihtimali var.
“Mazlumun ahı, ta Arşa kadar gider” diye, bir kuvvetli
hakikattir.
sonra, o zalim, dünyaca büyük makamlarda bulunan
bedbahtlar dediler: “sen, yirmi senedir birtek defa tak-
kemizi başına koymadın, eski ve yeni mahkemelerin hu-
zurunda başını açmadın, eski kıyafetinle bulundun. Hâl-
buki, on yedi milyon bu kıyafete girdi.”
Ben de dedim:
“on yedi milyon değil, belki yedi milyon da değil, bel-
ki rızasıyla ve kalben kabulüyle ancak yedi bin Avrupa-
perest sarhoşların kıyafetlerine ruhsat-ı şer’iye ve cebr-i
kanunî cihetiyle girmektense, azîmet-i şer’iye ve takva
cihetiyle, yedi milyar zatların kıyafetlerine girmeyi tercih
ederim. Benim gibi yirmi beş seneden beri hayat-ı içti-
maiyeyi terk eden adama, ‘İnat ediyor, bize muhaliftir’
denilmez. Haydi inat dahi olsa, madem Mustafa kemal
o inadı kıramadı ve iki mahkeme kırmadı ve üç vilâyetin
hükûmetleri onu bozmadı; siz neci oluyorsunuz ki, bey-
hude hem milletin, hem hükûmetin zararına, o inadın kı-
rılmasına çabalıyorsunuz? Haydi siyasî muhalif de olsa,
madem tasdîkınızla yirmi senedir dünya ile alâkasını
Emirdağ Lâhikası – ı | 41 |
tarassut:
gözetme, göz altında
tutma.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
vaziyet:
durum.
vilayet:
il.
zalim:
zulmeden, acımasız ve hak-
sız davranan.
zat:
kişi, şahıs.
alâka:
ilgi, ilişki, yakınlık.
arş:
yüksekliği sebebiyle bü-
tün cisimleri içine alan ve Al-
lah’ın kudret ve hükmüyle is-
tiva ettiği şey.
avrupaperest:
Avrupa’yı körü
körüne sevenler, Avrupa tak-
litçileri.
azimet-i şer’iye:
dinî azimet;
dinde takva ile hareket etmek.
bedbaht:
bahtsız, talihsiz, za-
vallı.
beddua:
bir kimsenin kötü ol-
ması için dua, kötü dua.
beyhude:
boşuna.
cebr-i kanunî:
kanunî zor-
lama, kanuna ait baskı.
cihet:
yön, sebep, vesile.
defa:
kere, kez, yol.
hakikat:
gerçek, doğru.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal ha-
yat, toplum hayatı.
ihtimal:
olabilirlik.
kalben:
kalp ile, kalpten.
kıyafet:
bir kimsenin giyindik-
lerinin bütünü.
madem:
değil mi ki.
makam:
yer, mevki.
mazlum:
zulüm görmüş,
zulme uğramış.
muhalif:
zıt, karşıt, aykırı.
nezaret:
gözetme, bakma,
kontrol etme.
rıza:
kabul etme, evet deme.
ruhsat-ı şer’iye:
şeriatın ruh-
satı, İslâmiyetin izin vermesi.
sır:
gizlenen gerçek, saklanan
bilgi.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete
ait.
tadil:
doğrultma, düzeltme.
takva:
Allah korkusuyla dinin
yasak ettiği şeylerden ka-
çınma, Allah’ın emirlerini tutup
azabından korunma.
1...,31,32,33,34,35,36,37,38,39,40 42,43,44,45,46,47,48,49,50,51,...1032
Powered by FlippingBook