geçer ki, bir kast ve irade ile ve bir maksat için o tevafuk
olmuş; tesadüfün ihtimali yok.
İşte, bu mesele-i Miraciye de aynen böyle oldu. dok-
san dokuz gün içinde yalnız leyle-i regaip ve leyle-i
Miraca yağmur rahmetinin tevafuku ve o iki gece ve gü-
ne mahsus olması, daha evvel ve daha sonra olmaması
ve ihtiyac-ı şedidin tam vaktine muvafakati ve
Miraciye
Risalesi’
nin burada çoklar tarafından şevkle kıraat ve
kitabet ve neşrine rast gelmesi; ve o iki mübarek gece-
nin birbiriyle birkaç cihette tevafuk etmesi; ve mevsimi
olmadığı için acip gürültülerle, söylenmeyecek maddî
manevî zemin gürültüleriyle feryadlarına tehditkârâne ve
tesellidarâne tevafuk etmesi ve ehl-i imanın me’yusiye-
tinden teselli aramalarına ve dalâletin savletinden gelen
vesvese ve zaafiyetine karşı kuvve-i maneviyenin takviye-
sini istemelerine tam tevafuku, “Bu geceler gibi, şeair-i
İslâmiyeye karşı hürmetsizlik edenlerin hatalarına bir
tekdir olarak, kâinat, bu gecelere hürmet eder. neden
siz etmiyorsunuz?” diye manasında, kesretli rahmetle şe-
air-i İslâmiyeye karşı, hatta semavat ve feza-i âlem hür-
metlerini göstermekle tevafuk etmesi, zerre miktar insa-
fı olan bilir ki, bu işte hususî bir kast ve irade ve ehl-i
imana hususî bir inayet ve merhamettir; hiçbir cihetle
tesadüf ihtimali olamaz. demek hakikat-i Miraç, bir
mu’cize-i Ahmediye (
AsM
) ve keramet-i kübrası olduğu ve
Miraç merdiveni ile göklere çıkması ile zat-ı Ahme-
diyenin (
AsM
) semavat ehline ehemmiyetini ve kıymetini
gösterdiği gibi; bu seneki Miraç da zemine ve bu
Emirdağ Lâhikası – ı | 85 |
olmayan.
merhamet:
acımak, şefkat göster-
mek, korumak, esirgemek.
mesele-i miraciye:
Peygamber
Efendimizin (asm) Miraca çıkması,
Cenab-ı Hakkın huzuruna varması
hâdisesi.
me’yusiyet:
ümitsizlik.
miraç:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed (asm) Efendimizin, Recep
ayının 27. gecesinde Cenab-ı Hak-
kın huzuruna ruhen, cismen, hâlen
çıkması mu’cizesi.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
muvafakat:
müsaade etme, kabul
etme.
neşir:
yayım, yayın.
rahmet:
Allah’ın kullarını esirge-
mesi, onlara maddî ve manevî ni-
metler vermesi.
savlet:
şiddetli hücum, saldırma.
şeair-i islâmiye:
İslâm’a ait işaret-
ler, İslâm’a sembol olmuş iş ve
ibadetler.
semavat:
semalar, gökler.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek ve
heves.
takviye:
kuvvetlendirme, sağlam-
laştırma, teyit ve tasdik etme.
tehditkârâne:
tehdit ederek, kor-
kutarak, gözdağı vererek.
tekdir:
azarlama.
tesadüf:
rastlantı.
teselli:
avutma, acısını dindirme.
tesellidarâne:
teselli ederek, avu-
tarak.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra, ölçü
ve münasebetler içerisinde birbi-
rine denk gelme.
vesvese:
şüphe, kuruntu, kalbe
gelen asılsız kötü ve sinsi düşünce.
zaafiyet:
zayıflık, güçsüzlük, der-
mansızlık.
zat-ı ahmediye:
Hz. Peygamberin
zatı, kişiliği.
zemin:
temel, dayanak.
zerre:
en küçük parça, molekül,
atom.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
cihet:
yön, sebep, vesile.
dalâlet:
azgınlık, sapıklık.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
ehil:
bir yerde oturan.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
evvel:
önce.
feryat:
haykırma, çığlık.
feza-i âlem:
âlemin fezası,
uzay.
hürmet:
saygı.
hususî:
özel.
ihtimal:
olabilirlik.
ihtiyac-ı şedit:
çok şiddetli ih-
tiyaç, şiddetli muhtaç oluş.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi
yapıp yapmama konusunda
için olan iktidar, güç.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
kast:
niyet, düşünce.
keramet-i kübra:
en büyük
keramet.
kesretli:
çokluğu olan, çok
fazla.
kıraat:
okuma, devamlı ve
düzgün okuma.
kitabet:
yazı yazma.
kıymet:
değer.
kuvve-i manevîye:
manevî
güç, moral.
Leyle-i miraç:
Miraç Gecesi,
Hz. Muhammed’in Miraca çık-
tığı gece, Recep ayının 27. ge-
cesi.
Leyle-i regaip:
Regaip Gecesi,
Recep ayının ilk Cuma gecesi.
maddî:
madde ile alâkalı.
maksat:
kast, amaç, düşünce.
mana:
anlam.
manevî:
manaya ait, maddî