Emirdağ Lâhikası - page 88

otuz İkinci Mektup ve otuz İkinci lem’alar gibi ehem-
miyetli mertebeler boş kalmış.
kalbime ihtar edilmiş ki, eski said’in en mühim eseri
ve risale-i nur’un fatihası, Arabî ve matbu olan
İşaratü’l-
İ’caz
tefsiri, otuzuncu Mektup olacak ve olmuş. eski sa-
id’in en son telifi ve yirmi gün ramazanda telif edilen,
kendi kendine manzum gelen
Lemaatrisale
si
, otuz İkin-
ci lem’a olması; ve Yeni said’in en evvel hakikatten şu-
hut derecesinde kalbine zahir olan ve Arabî ibaresinde
Katre,Habbe,Şemme,Zerre,Hubab,Zühre,Şule
ve
onların zeyillerinden ibaret büyükçe bir mecmua, otuz
üçüncü lem’a olması ihtar edildi.
Hem
Meyve
, on Birinci Şua olduğu gibi, denizli Mü-
dafaanamesi de on İkinci Şua ve hapiste ve sonra kü-
çük Mektuplar Mecmuası on üçüncü Şua olması ihtar
edildi. Ben de aziz kardeşlerimin tensiblerine havale edi-
yorum. demek birkaç mertebede kapı açıktır; bizlere da-
ha iyi tetimmeler yazdırılabilir.
Aziz kardeşlerime birer birer selâm ediyorum. kasta-
monu ve civarındaki kardeşlerimi de –eski zamanda ol-
duğu gibi– daima beraber görüyorum. Hiç merak etme-
sinler, risale-i nur tevakkuf etmiyor, perde altında
büyük fütuhatı var. sıkıntılarımızın neticeleri risale-i
nur’un derslerine daha ziyade nazar-ı dikkati celp edip
geniş bir dairede kendini okutturuyor. onun için gayet
çalışkan iki kardeşimiz olan baba ve oğlu; ve babası,
ziyade sıkıntı çekmelerinde iftihar etsinler, orada
arabî:
Arabca.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
celp:
çekme, çekiş, kendine çek-
mek.
civar:
çevre, yöre, etraf.
ehemmiyetli:
önemli.
evvel:
önce.
fatiha:
açan, başlama, başlangıç;
açılan şeyin ilk bölümü.
fütuhat:
zaferler, fetihler, galibi-
yetler.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, doğru.
havale:
ısmarlama, bırakma.
hubab:
Risâle-i Nur’da bir risâle
ismi.
ibare:
metin, cümle veya bir kaç
| 88 | Emirdağ Lâhikası – ı
cümleden oluşan söz grubu.
ibaret:
meydana gelen, olu-
şan, müteşekkil.
iftihar:
övünme.
ihtar:
dikkat çekme, hatır-
latma, uyarı.
katre:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretlerinin Mesnevî-i Nuriye
adlı eseri içinde yer alan bir
risale.
manzum:
ölçülü, sıralı, düzen-
lenmiş, vezinli.
matbu:
tab edilmiş, basılmış.
mecmua:
toplanıp, biriktiril-
miş, düzenlenmiş yazıların
hepsi.
merak:
endişe.
mertebe:
derece, basamak.
müdafaaname:
müdafaa
metni, savunma mektubu, sa-
vunma dilekçesi.
mühim:
lüzumlu, gerekli.
nazar-ı dikkat:
dikkatli
bakma, dikkatli bakış.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
şuhut:
gözle görme, müşa-
hede.
tefsir:
Yorum, şerh.
telif:
kitap yazma, eser ortaya
koyma.
tensip:
uygun görme, müna-
sip kılma, uygun bulma.
tetimme:
bir konuyu veya
eseri tamamlamak için ekle-
nen kısım, ek.
tevakkuf:
duraklama, durma.
zahir:
görünen, görünücü.
zeyil:
ek, bir eserin devamı
olarak yazılan kısım.
ziyade:
çok, fazla.
1...,78,79,80,81,82,83,84,85,86,87 89,90,91,92,93,94,95,96,97,98,...1032
Powered by FlippingBook