karar vermesi, yine leyle-i Miraçta aynen risale-i nur’-
un bir rahmet olduğuna işareten leyle-i regaibe tevafuk
ederek kesretli melek-i ra’dın alkışlamasıyla ve rahmetin
emirdağında gelmesi o teslim kararına tevafuk etmesi ve
bir hafta sonra, demek denizli’de vekillerin eliyle alınma-
sı hengâmlarında yine aynen leyle-i Miraca ve leyle-i
regaibe tevafuk ederek aynen onlar gibi cuma gecesin-
de kesretli rahmet ve yağmurun bu memlekette gelmesi,
o tevafuklarıyla kat’î kanaat verdi ki:
risale-i nur’un müsaderesine ve hapsine dört zelzele-
lerin tevafuku küre-i arzca bir itiraz olduğu gibi, bu emir-
dağı memleketinde dört ay zarfında yalnız üç cuma ge-
cesinde –biri leyle-i regaip, biri leyle-i Miraç, biri de
şaban-ı muazzamın birinci cuma gecesinde– rahmetin
kesretli gelmesi ve risale-i nur’un da serbestiyetinin üç
devresine tam tamına tevafuk etmesi, küre-i havaiyenin
bir tebriki, bir müjdesidir ve risale-i nur’un da manevî
bir rahmet ve yağmur olduğuna kuvvetli bir işarettir.
Ve en lâtif bir emare şudur ki: dün, birdenbire bir ser-
çe kuşu pencereye geldi, vurdu. Biz, uçurmak için işaret
ettik, gitmedi.
Mecbur oldum, Ceylân’a dedim: “pencereyi aç; o ne
diyecek?”
girdi, durdu, ta bu sabaha kadar… sonra odayı ona
bıraktık, yatak odama geldim. Bu sabah çıktım, kapıyı
açtım, yarım dakikada döndüm, baktım, “kuddüs, kud-
düs” zikrini yapan bir kuş odamda gördüm. gülerek
devre:
dönem.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
hengâm:
zaman, sıra.
işareten:
işaret ederek, belirterek.
itiraz:
direnme, karşı koyma.
| 94 | Emirdağ Lâhikası – ı
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
kesretli:
çokluğu olan, çok
fazla.
kuddüs:
kusur, eksiklik ve
noksanlıktan, temiz olan, fazi-
let ve güzelliklerle övülen,
noksanlığı gerektirecek şey-
lerden son derece münezzeh
olan, izzet ve kibriya sahibi Al-
lah.
küre-i arz:
yer küre, dünya.
küre-i havaiye:
hava küre, at-
mosfer.
lâtif:
hoş.
leyle-i miraç:
Miraç Gecesi, Hz.
Muhammed’in Miraca çıktığı
gece, Recep ayının 27. gecesi.
leyle-i regaip:
Regaip Gecesi,
Recep ayının ilk Cuma gecesi.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
melek-i ra’d:
gök gürültüsü ile
vazifeli, görevli melek.
müsadere:
toplatma, elden
alma.
rahmet:
Allah’ın kullarını esir-
gemesi, onlara maddî ve ma-
nevî nimetler vermesi.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
Şaban-ı muazzam:
çok yüce
Şaban ayı.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
tevafuk:
uyma, uygunluk, bir-
birine denk gelme.
vekil:
başkasının yerine ve
adına hareket eden, konuşan.
zarfında:
süresince.
zelzele:
yer sarsıntısı, deprem.
zikir:
Allah’ın adlarını anarak
dua etme, Allah’ı anma.