Emirdağ Lâhikası - page 98

onların samimiyet ve ihlâsıyla kendimi affettirmek ve
onların manevî şefaatiyle günahlarıma bir kefaret ara-
maktır.
Bana itiraz edenler, gizli ayıplarımı bilmiyorlar. Yalnız
zahirî bazı hatalarımı bahane edip ve yanlış olarak risa-
le-i nur’u benim malım zannedip risale-i nur’un nurla-
rına perde çekmek, intişarına rekabet etmek için derler:
“said cuma cemaatine gelmiyor, sakal bırakmıyor” gibi
tenkitleri var.
El cevap:
Ben, çok kusurları kabul ile beraber derim:
Bu iki meselede büyük mazeretlerim var.
Evvelâ:
Ben Şafiîyim. Şafiî mezhebinde cumanın bir
şartı, kırk adam imam arkasında Fatiha okumaktır. da-
ha başka şartlar da var. onun için burada bana cuma
farz değil. Ben, Mezheb-i Azamîyi takliden, bazan sün-
net olarak kılıyordum.
Saniyen:
Yirmi senedir haksız olarak beni insanlarla
görüştürmekten men ettikleri için –hem bu ahirde, res-
men dört ay evvel perde altında insanlarla temas ettir-
memek için tenbihat olmuş– hem yirmi beş senedir ben
münzevî yaşadığım için, kalabalık yerlerde huzur bulamı-
yorum ve herkesin arkasında mezhebimce iktida edip
namaz kılamıyorum ve okumakta yetişemiyorum ve da-
ha Fatiha’nın yarısını okumadan, imam rükûa gidiyor.
Bizde Fatiha okumak farzdır.
ahir:
son.
bahane:
vesile, sebep.
cemaat:
topluluk.
evvel:
önce.
evvelâ:
öncelikle.
farz:
zarurî.
Fatiha:
Kur’ân-ı Kerim’in birinci su-
resi.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf Al-
lah rızası için yapma.
iktida:
tabi olma, uyma.
imam:
namazda kendisine uyulan,
Müslüman cemaate namaz kıldı-
ran kişi.
intişar:
yayınlanma, neşrolma.
itiraz:
direnme, karşı koyma.
kefaret:
arınma.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
| 98 | Emirdağ Lâhikası – ı
yan.
mazeret:
elde olmayarak
meydana gelmiş, makul se-
bep, özür.
men:
yasak etme, engelleme.
mesele:
konu.
mezhep:
bir dinin bazı nokta-
larda görüş farkları bulunan
kollarından her biri.
mezheb-i azamî:
İmam-ı
Azam’ın kurucusu olduğu Ha-
nefî mezhebi.
münzevi:
inzivaya çekilen, kö-
şeye çekilmiş, yalnız.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
rekabet:
rakip olma hâli, bir-
birini çekememe.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir şekilde.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
rükû:
namazda eğilme; vücu-
dun belden yukarı olan kıs-
mını, baş dik durumda iken
yere paralel şekilde öne doğru
eğme hareketi.
samimiyet:
samimîlik, içten-
lik.
saniyen:
ikinci olarak.
sünnet:
farz namazlar dışında
kılınan bazı namazlar.
Şafiî:
Şafiî mezhebinden olan
kimse.
şart:
koşul.
şefaat:
günahkâr bir kimsenin
affını Allah’tan niyaz etme.
taklit:
birinin davranış ve işle-
rinin şekil ve biçim olarak ay-
nını yapma.
tembihat:
tembihler, ikazlar.
tenkit:
eleştirme.
zahirî:
görünüşte olan; zahire,
dışa ait olan.
1...,88,89,90,91,92,93,94,95,96,97 99,100,101,102,103,104,105,106,107,108,...1032
Powered by FlippingBook