sizi eski talebelerim ve eski arkadaşlarım ve kardeşim
ve biraderzadem Abdülmecid ve Abdurrahman’lar bildi-
ğimden, bu mahrem sırrı size açtım.
evet, ben, yirmi dört saat evvel hassasiyetimle ve asa-
bımın rutubetten tesiriyle rahmet ve yağmurun gelmesi-
ni hissettiğim gibi, aynen öyle de, ben ve köyüm ve na-
hiyem, kırk dört sene evvel risale-i nur’daki rahmet
yağmurunu bir hiss-i kablelvuku ile hissetmişiz demektir.
Umum kardeşlerimize ve hemşirelerimize selâm ve
dua ederiz ve dualarını rica ederiz.
ì®í
Œ
29
œ
hiss-i kaBLELVUkUUN TETimmEsi
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
risale-i nur’un zuhuru hiss-i kablelvuku ile küllî bir
surette hissedilmesi gibi, risale-i nur’un has talebeleri-
nin bir kısmının itirafıyla ve bir kısmının tarz-ı hayatı
risale-i nur gibi bir hizmete namzetliğini gösterdiği ci-
hetle bu tetimmeyi yazıyorum:
evet, hiss-i kablelvuku, herkeste cüz’î-küllî vardır.
Hatta hayvanatta dahi vardır. Hatta rüya-i sadıkanın
ehemmiyetli bir kısmı, bu hiss-i kablelvukuun nev’in-
dendir. Hatta bazılarda hassasiyet cihetiyle keramet
asap:
sinirler, sinir sistemi.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
biraderzade:
kardeş çocuğu, ye-
ğen.
cihet:
yön, sebep, vesile.
cüz’î:
küçük, az.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyetli:
önemli.
evvel:
önce.
hassasiyet:
hassaslık, duygulu
olma, duygusallık.
hayvanat:
hayvanlar.
| 108 | Emirdağ Lâhikası – ı
hemşire:
kız kardeş, bacı.
hiss-i kablelvuku:
Bir şeyi vu-
kuundan önce hissetme, bir
hadisenin gerçekleşmesinden
önce kalbe doğması.
hizmet:
görev, vazife.
keramet:
Allah’ın velî kulla-
rında görülen olağanüstü hâl-
ler veya tabiatüstü hâdiseler.
küllî:
umumî, genel.
mahrem:
herkesçe bilinme-
mesi gereken, gizli.
nahiye:
idarî teşkilâtlanmada
kaza ile köy arasındaki ka-
deme; bucak.
namzet:
aday.
nev:
tür, çeşit.
rahmet:
Allah’ın kullarını esir-
gemesi, onlara maddî ve ma-
nevî nimetler vermesi.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
rutubet:
yaşlık, nem, nemlilik,
ıslaklık.
rüya-i sadıka:
gerçek çıkan
rüya.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sır:
gizlenen gerçek, saklanan
bilgi.
suret:
biçim, tarz.
talebe:
istekli, öğrenici.
tarz-ı hayat:
hayat tarzı, ya-
şama şekli.
tesir:
etki.
tetimme:
bir konuyu veya
eseri tamamlamak için ekle-
nen kısım, ek.
umum:
bütün, herkes.
zuhur:
görünme, meydana
çıkma.