hakikî dinini düstur-i hareket ittihaz etmesiyle ve âlem-i
İslâm’la ittifak etmesi ve İncil kur’ân’a ittihat edip tâbi
olması, o dehşetli gelecek iki cereyana karşı semavî bir
muavenetle dayanıp inşaallah galebe eder.
Umum kardeşlerime birer birer selâm. gelen veya ge-
çen leyle-i kadirlerinizi tebrik ederiz.
ì®í
Œ
31
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
denizli’nin bir Hüsrev’i Hasan Feyzi’nin uzunca, tafsi-
lâtlı bir mektubunu vasıtanızla aldım. Ve bildim ki, nasıl
bir dane toprak altına konulur, ta çok daneleri sünbül
versin; aynen öyle de, şehit merhum Hafız Ali o tarlada,
toprak altına girdi, otuz kırk Hafız Ali’leri sümbül verdi
ve verecek, kanaatim geldi. siz, benim tarafımdan ona
ve risale-i nur’un hizmetine çalışanlara yazınız ki:
Bir iki sene zarfında denizli kahramanları, yirmi sene
kadar risale-i nur’a hizmet ettiklerinden, biz risale-i
nur Şakirtleri ebede kadar onların bu iyiliklerini unutma-
yız. Ve denizli, nazarımızda ikinci bir Isparta hükmüne
geçtiği gibi, hapishanesini dahi bir Medrese-i nuriye ma-
nasında biliyoruz.
Feyzi’nin mektubunda isimleri bulunan ve bilhassa
hâkim-i âdil ile beraber hakikî adalete çalışanlar (Ç.H.M.)
ve Avukat ziya gibi bütün o zatlar, değil yalnız bizi, belki
Anadolu’yu ve âlem-i İslâm’ı manen minnettar
Emirdağ Lâhikası – ı | 115 |
lerinin adı.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
semavî:
Allah tarafından olan,
İlâhî.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
sümbül:
sümbül, zambakgillerden,
salkım çiçekli, keskin kokulu bitki.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şehit:
Allah’ın ve yüce dininin
adını yüceltme uğrunda canını
feda ederek savaşta vurulup ölen
Müslüman.
tâbi:
bağlı, uyma.
tafsilât:
tafsiller, açıklamalar, izah-
lar.
umum:
bütün, herkes.
vasıta:
aracılık.
zarfında:
süresince.
zat:
kişi, şahıs.
adalet:
her hak sahibine hak-
kının tam ve eksiksiz veril-
mesi, düzenli ve dengeli oluş.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
bilhassa:
özellikle.
cereyan:
fikir, sanat, siyaset
hareketi.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
düstur-i hareket:
hareket
prensibi, kuralı.
ebed:
sonsuzluk, daimîlik.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
hakikî:
gerçek.
hâkim-i âdil:
âdil hakim, ada-
let ile iş gören hükmedici, ada-
letli hüküm verici.
hizmet:
görev, vazife.
hükmüne:
yerine, değerine.
inşaallah:
Allah izin verirse.
ittifak:
fikir birliği, söz birliği.
ittihat:
birleşme, birlik oluş-
turma.
ittihaz:
edinme, kabul etme.
kanaat:
inanma.
Leyle-i kadir:
Kadir Gecesi,
Kur’ân-ı Kerîm’in dünya sema-
sına nazil olduğu gece, rama-
zanın 27. gecesi.
mana:
anlam.
manen:
mana bakımından,
manaca.
medrese-i Nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş, ölü.
minnettar:
bir iyiliğe karşı
minnet duyan.
muavenet:
yardım.
nazar:
bakış, nezdinde.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-