Hem ona, hem risale-i nur’un avukatı Ahmed Feyzi’ye
ve arkadaşlarına ve eski kahraman kardeşlerimizden Şe-
fik’e çok selâm ve dua ediyoruz.
kardeşlerim,
Ayetü’l-Kübra
ramazanda zuhur ettiği
gibi, zannımca ramazanda da matbaadan çıktığını, Is-
parta’ya geldiğini ve ramazanda serbestiyetle okunması
ve camilere okutmak için girmesi gibi, bu ramazan-ı şe-
rifte
Ayetü’l-Kübra
’dan çıkan ve bir saat tefekkür bir se-
ne ibadet manasını taşıyan Hizb-i nuriye
Ayetü’l-Küb-
ra
’dan çıktığı misillü, bizim tesbihatımızda otuzüç defa
(1)
*G s
’p
G n
¬'
dp
G n
=’
Ayetü’l-Kübra
’nın berekâtı ve feyziyle on
dakikada aynı hakikat-i tevhidi veren iki sayfa kadar ra-
mazanın nuruyla kalbe ihtar edildi. Ben de on dakikada
Ayetü’l-Kübra
’nın tamamını okuyor gibi ve herbir merte-
bede, mukaddemesinde denildiği gibi küre-i arzın küllî di-
li benim hayalen lisanım olup
*G s
’p
G n
¬'
dp
G n
=’
der; ve deniz-
ler ve dağlar, o unsurların ve insan tabakatlarının lisan-ı
hâlleri benim dillerim olup
*G s
’p
G n
¬'
dp
G n
=’
der diye, ben de
herbir
*G s
’p
G n
¬'
dp
G n
=’
dedikçe, ya bilisan-ı arz, ya bilisan-ı se-
mavat, ya bilisan-ı cevv, ya bilisan-ı anasır derim; gibi.
İnşaallah, sonra size gönderilecek.
(2)
»/
bÉn
Ñr
dGn
ƒo
g»/
bÉn
Ñr
dn
G
kardeşiniz
SaidNursî
ì®í
Emirdağ Lâhikası – ı | 117 |
mukaddeme:
başlangıç.
ramazan-ı şerif:
mübarek, şerefli
ramazan ayı.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
serbestiyet:
serbestlik, rahat ve
serbest olma hâli.
tabakat:
tabakalar.
tefekkür:
derin düşünme; eşyanın
hakikatini, yaratıcının sırlarını kav-
ramak ve ibret almak için zihnen
ve kalben düşünme.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-ı Hakkın
bütün noksan sıfatlardan uzak ve
bütün kemal sıfatlara sahip oldu-
ğunu ifade eden sözler.
unsur:
birleşik bir şeyi meydana
getiren elemanlardan her biri,
esas, asıl.
zan:
sanma, kesin olarak bilmek-
sizin kuvvetli ihtimalle hükmetme.
zuhur:
görünme, meydana çıkma.
ayetülkübra:
en büyük delil,
ayet anlamında Risale-i Nur’da
7. Şua adlı eser.
berekât:
bolluklar, bereketler.
bilisan-ı anasır:
unsurların,
elementlerin diliyle.
bilisan-ı arz:
arzın, yerin di-
liyle.
bilisan-ı cev:
hava diliyle, ha-
vanın diliyle.
bilisan-ı semavat:
göklerin di-
liyle.
defa:
kere, kez, yol.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
feyz:
bolluk, bereket; ihsan,
bağış.
hakikat-ı tevhid:
tevhit haki-
kati, Allah’ın bir ve tek olduğu
ve ondan başka ilâh olmadığı
gerçeği.
hayalen:
hayalî bir şekilde.
ihtar:
dikkat çekme, hatır-
latma, uyarı.
inşaallah:
Allah izin verirse.
küllî:
umumî, genel.
küre-i arz:
yer küre, dünya.
lisan:
dil.
lisan-ı hâl:
hâl dili, bir şeyin
duruşu ve görünüşü ile bir
mana ifade etmesi.
mana:
anlam.
mertebe:
derece.
misillü:
gibi, benzeri.
1.
Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. (Muhammed Suresi: 19.)
2.
Bâkî olan ancak Allah’tır.