bulunsa, ısırmadan atılsa, nasıl memnun oluruz; kusuru-
muzu –fakat garaz ve inat olmamak şartıyla ve bid’alara
ve dalâlete yardım etmemek kaydıyla– kabul edip min-
nettar oluyoruz.
ì®í
Œ
25
œ
AzizKardeşlerim!
Hazret-i Ali (
rA
)
(1)
p
ân
én
Ør
dG n
øp
e »
u
æp
en
G …'
ôr
Ño
µr
dG p
ân
j'
’r
Ép
Hn
h
fık-
rasında
Ayetü’l-Kübra
yüzünden şakirtleri bir musibete
düşüp ve onun berekâtıyla emniyet ve selâmete çıkacak-
larını kerametkârâne haber verdiği gibi,
Ayetü’l-Kübra
risalesi nurlar içinde yüzer matbu nüshasıyla serbestiyet
noktasında daha ziyade mevki alması cihetiyle bu mem-
lekete üç büyük yağmur rahmetine birinci vesile olduğu
gibi; ben, dünya hâlini bilmiyorum, fakat eskiden beri
boğazımızı sıkan ve daima bizi istilâ etmeye fırsat bekle-
yen ve dehşetli kuvvet alan ve taraftarlar bulan ve bizi
istinatsız zannıyla fırsat bekleyenin istilâsından ve esare-
tinden
Ayetü’l-Kübra
ve arkadaşlarının serbestiyeti çok
hadise ve emarelerle, şimdiye kadar risale-i nur, sadaka
gibi, belâların def’ine bir vesile olduğundan, bu da bu
belâya karşı vesiledir denilebilir. Ve İmam-ı Ali radıyal-
lahu Anhın
(2)
r
ân
?n
ér
fG o
án
ªr
?t
¶dG p
¬p
H »'
°Sƒo
e Én
°ün
Y o
ºr
°Sn
h
fıkrasında
bir vecihte
Ayetü’l-Kübra
risalesi maksut olduğu gibi,
denizli Meyvesinin on bir meselesi “Hüccetü’l-Baliğa,”
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
belâ:
musibet, sıkıntı.
berekât:
bolluklar, bereketler.
bid’a:
dinin aslına uymayan adet
ve uygulamalar.
cihet:
yön, sebep, vesile.
dalâlet:
azgınlık, sapıklık.
def:
mani olma, kovma, ortadan
kaldırma.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
emniyet:
eminlik, güvenlik, kor-
kusuzluk.
esaret:
esirlik, tutsaklık, hüküm
altında bulunma.
fıkra:
parça, mektup, bölüm.
garaz:
kötü kasıt, düşmanca niyet,
kin.
haber:
bilgi, bilgilendirme.
hâdise:
olay.
istilâ:
ele geçirme, kaplama, ya-
yılma.
istinat:
dayanak.
kayıt:
şart.
kerametkârâne:
kerametli bir
şekilde, keramet gösterirce-
sine.
maksut:
kast edilmiş, kast
edilen.
matbu:
tab edilmiş, basılmış.
mevki:
yer, makam.
minnettar:
bir iyiliğe karşı te-
şekkür duygusu içinde olan.
musibet:
felaket, bela.
nüsha:
suret.
rahmet:
lütuf, nimet, faydalı
yağmur için söylenir.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını
meydana getiren kitaplardaki
her bir bağımsız bölüm.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sadaka:
Allah rızası için ihtiyaç
sahibi fakirlere yapılan yardım.
selâmet:
salimlik, eminlik,
kurtuluş, korku ve endişeden
uzak olma.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şart:
koşul.
taraftar:
taraflı, bir tarafı des-
tekleyen.
vecih:
cihet, yön.
vesile:
bahane, sebep.
ziyade:
çok, fazla.
1.
Ya Rab Ayetü’l-Kübra hürmetine beni musibetten kurtar, eman ve emniyet ver.
2.
Kendisiyle karanlığın daldığı Asa-yı Musa ismi hürmetine...
| 100 | Emirdağ Lâhikası – ı