Beşinci Şuanın yine kısmen verdiği haberler tezahür
ediyor.
SaidNursî
ì®í
Œ
22
œ
[DenizliTüccarı,AslıBurdurlu
HafızMustafa’yahitaptır.]
(2)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
íu
Ñn
°ùo
j s
’p
G r
m
Ån
°T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
(3)
p
Qƒt
ædG p
?p
FB
É n
°Sn
Q p
äÉn
aho
ôo
M p
On
ón
©p
H o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h$G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ`r
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
Aziz,SıddıkKardeşimveHizmet-iKur’âniyedeMu-
vaffakıyetliArkadaşım!
sen binler safalarla geldin, beni ebedî minnettar ettin.
Ve sadık arkadaşlarınla risale-i nur’un serbestiyetine
hizmetiniz o derece büyük ve kıymetlidir, değil yalnız bi-
zi ve risale-i nur’un şakirtlerini, belki bu memleketi, bel-
ki âlem-i İslâm’ı manen minnettar ettiniz ki, ehl-i imanın
imdadına yetişmeye risale-i nur’un yolunu serbestçe aç-
tınız. Ben, bir seneden beri seni ve seninle beraber bu
serbestiyetine çalışanları, merhum Hafız Ali ve Hüsrev
gibi risale-i nur’un kahramanlarıyla beraber manevî ka-
zançlarıma, dualarıma şerik etmişim; hem devam ede-
cek… Buraya kadar her bir dakika, yoldaki bir gün,
risale-i nur’un hizmetinde bulunduğun gibi beni minnet-
tar eyledin. Hâkim-i âdil namını alan malûm zatı ve
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ebedî:
sonu olmayan, daimî, sü-
rekli.
ehl-i iman:
inananlar, iman sahip-
leri.
hafız:
Kur’ân-ı Kerîm’i tamamen
ezberleyen ve okuyan kimse.
hâkim-i âdil:
âdil hakim, adalet
ile iş gören hükmedici, adaletli hü-
küm verici.
hitap:
söylemde bulunmak, ko-
nuşmak.
hizmet:
uğraşma, çalışma.
hizmet-i kur’âniye:
Kur’an hiz-
meti.
imdat:
yardım.
kısmen:
kısmî olarak, bir kısım.
kıymet:
değer.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
manen:
mana bakımından,
manaca.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş, ölü.
minnettar:
bir iyiliğe karşı te-
şekkür duygusu içinde olan.
muvaffakıyet:
başarı.
nam:
ad, isim, lakap.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sadık:
doğru, gerçek, hakikî,
sahte olmayan.
şakirt:
talebe, öğrenci.
sefa:
eğlence, eğlenme.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
şerik:
ortak.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
tezahür:
görünme, belirme,
ortaya çıkma.
tüccar:
ticaret yapan, ticaretle
uğraşan kimse, tacir.
zat:
şahsiyet.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı Risale-i Nur’un harfleri sayısınca üzerinize olsun.
| 92 | Emirdağ Lâhikası – ı