Emirdağ Lâhikası - page 621

ibarettir. Bize ezâ ve cefâ edenlere karşı hiçbir talebemin
kalbinde zerre kadar intikam emeli beslememesini ve on-
lara mukabil risale-i nur’a sadâkat ve sebatla çalışmala-
rını tavsiye ederim.
Ben çok hastayım. ne yazmaya, ne söylemeye taka-
tim kalmadı. Belki de bunlar son sözlerim olur. Medrese-
tüzzehra’nın risale-i nur talebeleri bu vasiyetimi unut-
masınlar.
ì®í
Œ
2 9 0
œ
Kardeşlerim!
sizce münasip ise, Başvekile ve dindar mebuslara ve-
rilmek üzere, ihtara binaen yazdırılmış gayet ehemmiyetli
bir hakikattir.
mUkaddEmE:
kırk seneye yakın siyaseti terk etti-
ğimden ve ekser hayatım bir nevi inzivada geçtiğinden,
hayat-ı içtimaiye ve siyasiye ile meşgul olmadığımdan,
büyük bir tehlikeyi göremiyordum. Bugünlerde o tehlike-
nin hem millet-i İslâmiyeye ve hem de bu memleket ve
hükûmet-i İslâmiyeye büyük bir zarar vermeye zemin ha-
zırlamakta olduğunu hissettim. Mecburiyetle, İslâmiyet
milliyeti ve hâkimiyeti ve memleketin selâmeti için çalı-
şan ehl-i siyaset ve cemiyet-i beşeriyeye hamiyetle çalı-
şanlar için bana manevî bir ihtar edildiğinden, üç nok-
tayı beyan edeceğim.
Emirdağ Lâhikası – ıı | 621 |
likte okutulmasını düşündüğü üni-
versite.
meşgul:
uğraşma, ilgilenme.
millet-i islâmiye:
İslâm milleti.
mukabil:
karşılık.
mukaddeme:
başlangıç.
münasip:
uygun.
nevi:
çeşit.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
sebat:
sabit durma, kararlılık.
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
luş, korku ve endişeden uzak
olma.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete ait.
takat:
bir şeyi yapabilme, başara-
bilme gücü, güç, kuvvet, derman.
talebe:
öğrenci.
vasiyet:
bir kimsenin öldükten
sonra yapılmasını istediği şeyler
için, sağlığında verdiği emir ve ıs-
marlama.
zemin:
temel, dayanak.
zerre:
en küçük parça, molekül,
atom.
başvekil:
başbakan.
beyan:
anlatma, açıklama.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
cefa:
eziyet, sıkıntı, zulüm.
cemiyet-i beşeriye:
insan top-
luluğu, insan cemiyeti.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i siyaset:
ülkenin idare-
siyle meşgul olanlar, siyaset
adamları, politikacılar.
ekser:
pek çok.
emel:
amaç, arzu, istek.
eza:
eziyet, incitme, can
yakma.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, doğru.
hâkimiyet:
hâkim oluş, hük-
mediş, egemenlik.
hamiyet:
millî onur ve haysi-
yet.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal ha-
yat, toplum hayatı.
hükümet-i islamiye:
İslam
hükümeti.
ibaret:
meydana gelen, olu-
şan.
ihtar:
dikkat çekme, hatır-
latma, uyarı.
intikam:
öç alma.
inziva:
bir köşeye çekilme, tek
başına yaşama, dünya işlerin-
den vaz geçme, dünyadan el-
etek çekme.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
mebus:
milletvekili.
mecburiyet:
mecbur olma,
zarurîlik durumu, zorunluluk.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılma-
sını idarecilere teklif ettiği, fen
ilimleriyle din ilimlerinin bir-
1...,611,612,613,614,615,616,617,618,619,620 622,623,624,625,626,627,628,629,630,631,...1032
Powered by FlippingBook