kazançlarımıza hissedar etmeye kat’î karar verdik. o çok
ehemmiyetli ve nur hizmetinde muvaffakıyetli merhum
o mübarek zat, mükemmel vazifesini bitirip yüzer ma-
nevî evlât ve hayrü’l-halef bırakıp gittiği ve terhis olduğu,
rahmet ve istirahat âlemine çekildiği aynı zamanda, bü-
yük üstatlarımın dairesine kazançlarımı bağışladığım za-
man, Hafız Ali, Hafız Mehmed, Mehmed zühtü ve sav-
lı Ahmed ve Hasan Feyzi içinde, ihtiyârım olmadan Ha-
cı Hafız Mehmed daha hayatta iken on günden beri on-
ların içinde görüyordum. derdim, “Vefat edenler içinde
bu da bulunsun.” İlişmedim. Hem hayatta olanlar içinde,
hem üstadlar dairesinde bulunmasına hayret ederdim.
Şimdi bu mektubunuzdan anlaşıldı ki, onun halisâne
kudsî hizmetinin bir kerameti olarak vefatını ihsas edi-
yordu. “Hafız Ali, Hasan Feyzi ortasında makamım var”
diye iş’ar ediyordu. Cenab-ı Hak, onun defter-i a’maline
sava Medrese-i nuriyede okunan ve yazılan risalelerin
harfleri adedince ruhuna rahmetler ve kabrine nurlar ih-
san eylesin. Âmin. Ve aynı sistemde tam hayrü’l-halef
mahdumu Hafız Mehmed ve hafîdi Ahmed zeki’yi onun
vazifesinin idamesine muvaffak eylesin. Âmin. Ve onla-
rın umumuna sabr-ı cemîl ihsan eylesin. Âmin.
ì®í
Emirdağ Lâhikası – ı | 347 |
mübarek:
hayırlı, mutlu, kutlu,
uğurlu.
Nur:
Risale-i Nur.
rahmet:
şefkat, merhamet, bağış-
lama ve esirgeyicilik.
risale:
belli bir konuda yazılmış
küçük kitap, broşür.
sabr-ı cemîl:
güzel sabır; Allah’tan
gelen bir acıya dayanma, kat-
lanma.
terhis:
izin, serbest bırakma; vefat
etme.
umum:
hep, bütün, cümle, her-
kes.
üstat:
öğretici; muallim, öğretmen,
usta, sanatkâr.
vazife:
ödev, bir kimsenin yapmak
zorunda bulunduğu iş.
vefat:
ölüm.
zat:
kişi, şahıs, fert.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” anlamında dua-
nın sonunda söylenir.
defter-i a’mal:
insanların işle-
diği ve yaptığı şeylerin kayde-
dildiği defter; amellerin defteri.
ehemmiyetli:
önemli.
evlât:
çocuklar.
hafit:
evlat oğlu, torun.
halisâne:
temiz kalplilikle, sa-
mimî bir şekilde, sırf Allah rı-
zasını gözeterek.
hayrü’l-halef:
hayırlı evlât, ha-
yırlı takipçi.
hissedar:
hisse sâhibi, hissesi
olan.
idame:
devam ettirme, sür-
dürme.
ihsan:
bağışlama, ikram etme,
lütuf.
ihsas:
açık anlatmadan üstü
kapalı olarak dile getirme, his-
settirme.
ihtiyâr:
seçme, tercih, irade.
istirahat:
dinlenme, rahat-
lama.
iş’ar:
anlatma, bildirme.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
keramet:
ermişçesine yapılan
iş, hareket veya söylenen söz,
fikir.
kudsî:
mukaddes, yüce.
mahdum:
oğul, evlât.
makam:
manevî mevki.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
medrese-i Nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş, ölü.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
muvaffakıyet:
başarma, ba-
şarılı olma.