Emirdağ Lâhikası - page 340

bir zat, birgün talebelerine, “Bugün kürdistan’da bir ev-
liya dünyaya geldi” diye beşarette bulunmakla zat-ı dev-
letlerini işaret buyurmuş. Badehu denizli’ye başka başka
perdelerle teşrifiniz, o zatın ruhunu şad ve îzaz için oldu-
ğunu telâkki etmiştim. Ve az zaman sonra aynı isimde
müteveffa Hasan Feyzi efendinin risale-i nur’a hürmet-
le birinci Hasan Feyzi’ye imtisalen istikbal etmesi ve
nurlara taaşşukla idhal-i envar olması, bu kanaatimi kat
kat ziyadeleştirdi. Şimdi de düşündüm: Birinci Hasan
Feyzi’nin vefatından sonra said yetişti. Ve namına bak-
tığı ikinci Hasan Feyzi de vazifesini yaptı ve nurlara gark
olarak ve yerine bırakacağı çok Hasan Feyzi’leri de vazi-
fe başına davet edip hayata veda etti. Cenab-ı erhamür-
rahimînden tazarru ve niyaz eylerim ki, risale-i nur’a ve
üstadımıza bu Hasan Feyzi’nin acısını unutturacak daha
çok Hasan Feyzi’ler ihsan buyursun. Ve onların başların-
da üstadımızı mes’ud ve bahtiyar ve muammer buyur-
masını onun derya-i rahmetinden, fazlından, inayetin-
den ve ihsanından, ikramından, in’amından, eltafından
ümitvar olup, görmekliğimizi tazarru ve niyaz eylerim.
Günahkâr,âciz,kusurlutalebeniz
Halilİbrahim
(RahmetullahialeyhivealâHasanFeyzi)
ì®í
âciz:
zavallı, acınacak.
bahtiyar:
bahtlı, talihli, mutlu.
beşaret:
müjde, müjdelemek.
Cenab-ı Erhamürrâhimîn:
inayet
ve rahmet, yardım ve lütuf sahip-
lerinin en merhametlisi olan, şeref
ve azamet sahibi olan yüce Allah
(CC.).
derya-i rahmet:
rahmet deryası.
eltaf:
lütuflar, iyi muameleler, iyi-
likler, iyilikseverlikler, nezaketler.
evliya:
keramet sahibi olanlar,
erenler, velîler, ulular.
fazl:
alicenaplık, ihsan, cömertlik.
gark:
boğulma; tamamen içerisine
dalma.
günahkâr:
günahlı, günah işlemiş.
| 340 | Emirdağ Lâhikası – ı
hürmet:
riayet, ihtiram, saygı.
ihsan:
bağışlama, ikram etme,
lütuf.
ikram:
bağış, ihsan, bir şey
sunma.
imtisalen:
imtisal ederek, uya-
rak, tâbi olarak.
in’am:
nimet verme, nimet-
lendirme, ihsan etme.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
istikbal:
karşılama, gelmekte
olan bir kişiyi ikramla karşı-
lama.
izaz:
aziz kılma, saygı gös-
terme.
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
mesut:
saadetli, bahtlı, mutlu.
muammer:
çok yaşamış, uzun
ömürlü, ömür süren.
müteveffa:
vefat etmiş, öl-
müş, ölen; ölü.
nam:
yerine, vekillik.
niyaz:
yalvarma, yakarma.
rahmetullâhi aleyh:
Allah’ın
rahmeti onun üzerine olsun.
şâd:
sevinçli, neşeli, memnun,
mutlu, bahtiyar.
taaşşuk:
aşık olma.
talebe:
öğrenci.
tazarru:
yalvarma, Allah’a
huşû içinde yalvarma.
telâkki:
anlama, anlayış, gö-
rüş.
teşrif:
şereflendirme; büyük
birinin bir yere gitmesi veya
bir yerden gelmesi.
ümitvar:
ümitli, umutlu,
uman, ümidi olan.
vazife:
dinî mükellefiyet, yü-
kümlülük.
veda:
ayrılık, ayrılma, ayrılış.
vefat:
ölüm.
zat:
kişi, şahıs, fert.
ziyade:
Artma, çoğalma.
1...,330,331,332,333,334,335,336,337,338,339 341,342,343,344,345,346,347,348,349,350,...1032
Powered by FlippingBook