Œ
146
œ
Muhterem,mübarek,muazzez,şefkatlivefaziletliÜs-
tadımızEfendimizHazretlerine!
Ev ve l â :
(1)
z n
¿
ƒo
©`p
LGn
Q p
¬r
«n
dp
G BÉs
fp
Gn
h ! És
fp
G{ m
án
Ñ``«/
°ü`o
e u
?o
µ
p
d
risale-i nur kahramanlarından şehit merhum Hafız Ali
efendinin refakat-i maneviyesine bu defa vasıl olan Ha-
san Feyzi ağabeyimizin irtihali, bizleri cidden müteessir
eylemiştir. Başta siz üstadımız efendimiz oldukları hâlde
bütün risale-i nur talebelerine ve kendisinin mensup
olduğu maddî ve manevî efrad-ı ailesine ve Medrese-i
nuriyesine ve denizli halkına taziyetlerimi bildirir ve
teessürlerinize iştirak eylerim. Ve naçiz manevî hedi-
yelerimi dergâh-ı İlâhiyeye takdim eylerken, garîk-ı
rahmetler ihsan buyurmasını niyazlarda bulunurum.
(2)
p
är
ƒn
ªr
dG o
án
?p
FBGn
P m
¢ùr
Øn
f t
?o
c
fehvasınca, bu âlemden âlem-i er-
vaha götürdüğü
Ék
an
ôo
Z r
ºo
¡s
æn
Fu
ƒn
Ño
æn
d p
äÉn
ëp
dÉs
°üdGGƒo
?p
ªn
Yn
h Gƒo
æn
en
G n
øj/
òs
dGn
h
(3)
n
Ú/
?p
eÉn
©r
dG o
ôr
Ln
G n
ºr
©p
f Én
¡«/
a n
øj/
óp
?n
N o
QÉn
¡r
fn
’r
GÉn
¡p
àr
ën
J r
øp
e …/
ôr
én
J
ayet-i sübhanînin işaret buyurduğu ecr-i naîm çok Hasan
Feyzi’ler sümbül vermesini eltaf-ı İlâhiyeden tazarru ve ni-
yaz eylerim.
MuhteremEfendim!
Mesmuatıma nazaran, denizli’de, bundan yetmiş sek-
sen sene evvel büyük bir evliyadan Hasan Feyzi isminde
Emirdağ Lâhikası – ı | 339 |
iştirak:
katılma.
maddî:
madde ile alâkalı.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
medrese-i Nuriye:
nur medresesi;
Risale-i Nur’ların okunduğu yerler.
mensup:
bir şeye veya kimseye
bağlı olan, üye.
merhum:
rahmete kavuşmuş, öl-
müş, ölü.
mesmuat:
işitilen, duyulan, haber
alınan şeyler.
muazzez:
izzetlenmiş, yücelmiş,
yükselmiş.
muhterem:
saygı değer, hürmete
layık, saygın.
mübarek:
feyizli, bereketli.
müteessir:
teessüre kapılan, duy-
gulanmış, etkilenmiş.
naçiz:
değersiz, ehemmiyetsiz, hiç
hükmünde olan, çok küçük şey.
nazaran:
göre, bakımından, baka-
rak, bakılırsa.
niyaz:
rica, dua.
niyaz:
yalvarma, yakarma.
refakat-i manevîye:
manevî be-
raberlik, manevî arkadaşlık.
şefkat:
karşılıksız sevgi besleme,
içten ve karşılıksız merhamet.
şehit:
vatan, bayrak, inanç gibi
yüce değerler uğrunda ölen Müs-
lüman kimse.
takdim:
arz etme, sunma.
talebe:
öğrenci.
tazarru:
yalvarma, Allah’a huşû
içinde yalvarma.
taziye:
baş sağlığı dileme, yakını
ölen kimseyi teselli etme.
teessür:
kederlenme, üzülme, acı
duyma.
vasıl:
ulaşan, erişen, kavuşan.
âlem:
dünya, cihan.
âlem-i ervah:
ruhlar âlemi.
cidden:
ciddî olarak, gerçek
olarak.
dergâh-ı ilâhiye:
Cenab-ı Hak-
kın dergâhı, kapısı, katı.
efrad-ı aile:
aileyi teşkil eden
fertler.
evliya:
keramet sahibi olanlar,
erenler, velîler, ulular.
evvel:
önce gelen, önceki.
evvelâ:
öncelikle.
fazilet:
değer, meziyet, iman
ve irfan itibariyle olan yüksek
derece.
fehva:
mana, anlam, mefhum,
kavram.
ihsan:
iyilik etme, güzel dav-
ranma, bağışlama, ikram
etme, lütuf, bağış, yardım.
irtihal:
ölme.
1.
Her musîbete karşı deriz: “Biz Allah’ın kullarıyız. Ve yine Ona döneceğiz. (Bakara Suresi: 156.)”
2.
Her nefis ölümü tadıcıdır. (Ankebût Suresi: 57.)
3.
İman eden ve güzel işler yapanları, dâimî kalmak üzere, Cennette altınan ırmaklar akan
yüksek makamlara yerleştireceğiz. İyi işler yapanların mükâfâtı ne güzeldir! (Ankebût Suresi:
58.)