Œ
95
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Ev vel â:
Bir iki hafta Hüsrev’in kalemiyle mektubunu
almadığımdan; ve konya’ya gönderdiğim mecmuaların
cevabı gelmediğinden; ve bir Vekil-i dâhiliye başta ola-
rak, düşmanlarımız, anarşistlerle beraber beni emsalsiz
tazyiklerinden; ve buradaki münafıklar bazı safdil dostla-
rımızdan hem eskişehir’e, hem konya’ya kitaplar gön-
derdiğimi ve
Asa-yıMûsa
mecmualarını aldığımı haber
almalarından endişeler ederken, birden hiç emsali görül-
memiş bir buçuk metre kar ve dehşetli fırtına ve soğuk
bu mevsimde gelmesi, bir hiddet, bir gazap, dört defa
zelzeleler ve geçen sene yağmursuzluk gibi, risale-i nur
ve şakirtleriyle münasebettar olabilir diye sordum: “Bu
belâ umumîdir, yoksa Afyon ve eskişehir vilâyetlerine mi
mahsustur?”
dediler ki: “o iki vilâyete mahsustur.”
Ben de, elhamdü lillâh, dedim. demek risale-i nur’a
ve şakirtlerine umumî bir taarruz yoktur, belki yalnız ba-
na ve elimdeki nur’lara... Çok güvendiğim eskişehir,
denizli gibi bir Medrese-i nuriye olacağını tahmin etti-
ğim hâlde, denizli’den on derece noksan kalmasının
sebebi, onları da Afyon ve emirdağı gibi ürkütmektir.
Her neyse, merak etmeyiniz, inşaallah bu hâdise-i
cevviye, aynı İstanbul mekteplerinin hâdisesi gibi, gizli
Emirdağ Lâhikası – ı | 263 |
vilayet:
il.
zelzele:
yer sarsıntısı, deprem.
anarşist:
hiçbir düzen ve oto-
rite tanımayan, karışıklık ve
bozgunculuktan yana olan,
ondan fayda uman kimse.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
belâ:
musibet, sıkıntı.
defa:
kere, kez, yol.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
elhamdülillâh:
Allah’a hamd
olsun, Allah’a şükür.
emsal:
eş, benzer.
emsalsiz:
benzersiz.
evvelâ:
öncelikle.
gazap:
kızgınlık, hiddet, öfke.
haber:
bilgi, bilgilendirme.
hâdise:
olay.
hiddet:
öfke, kızgınlık.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
mecmua:
tertip ve tanzim
edilmiş şeylerin hepsi, kolek-
siyon.
medrese-i Nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
mektep:
okul.
münafık:
nifak sokan, iki yüz-
lülük eden, ara bozucu.
münasebettar:
ilgili, alâkalı,
bir şeye uygun ve yakın olan.
Nur:
Risale-i Nur.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
safdil:
saf gönüllü, temiz kalpli.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
şakirt:
talebe, öğrenci.
taarruz:
saldırma, sataşma,
ilişme.
tazyik:
zorlama, baskı, sıkıntı
verme.
umumî:
genel.