Œ
96
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Ev ve l â :
Medrese-i nuriyenin eski masumlarından
Ahmed’in bu güzel ve halis fıkrasını umum sava masum-
larının ve kahramanlarının namına lâhikaya yazdık. Ma-
şaallah, Hacı Hafız Mehmed’in tam ona benzer bir kıy-
metli hafidi olduğunu gösterdi.
Sa ni yen:
safranbolu’da nur’un ehemmiyetli şakirt-
lerinden Hıfzı’nın iki masum mahdumları biri on, biri de
sekiz yaşlarında
Asa-yıMûsa
mecmuasını yazdıkları ve
bitmek üzere diye o masumlar bana bir mektup yazma-
ları, beni fevkalâde sevindirdi.
Sa l i sen:
Bu kışta bana verilen elîm sıkıntıların bir se-
bebi: selâniklilerin istibdad-ı mutlakları, serbest fırkalarla
kırmasına yardımım olmasın diye beni herkesten tecrit
ettiler. risale-i nur, binlerle benim bedelime konuşuyor,
küfr-i irtidadı kırıyor, anarşiliği bozuyor.
ì®í
anarşi:
her türlü düzen ve otori-
teye karşı koyarak karışıklığı mey-
dana getirme durumu.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bedel:
bir şeyin yerini tutan, kar-
şılık.
ehemmiyetli:
önemli.
elîm:
şiddetli, çok dert ve keder
| 266 | Emirdağ Lâhikası – ı
veren.
Evvelâ:
öncelikle.
fevkalâde:
olağanüstü.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
hafit:
evlat oğlu, torun.
halis:
hilesiz, katıksız, karışık-
sız, saf, duru.
istibdat-ı mutlak:
hiç bir hak
ve hürriyeti tanımayan tam
baskı, tam diktatörlük.
Lâhika:
Risale-i Nur mektup-
larının toplandığı eser.
mahdum:
oğul, evlât.
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz.
maşaallah:
Allah’ın istediği
gibi, Allah’ın istediği olur anla-
mında hayret ve memnunluk
ifade eden bir ibare.
mecmua:
“Risale-i Nur” parça-
larından her biri.
medrese-i Nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
nam:
ad, yerine.
Nur:
Risale-i Nur.
salisen:
üçüncü olarak.
saniyen:
ikinci olarak.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tecrit:
bir kişinin başka bir in-
san veya nesneyle olan ilişki-
sini kesme.
umum:
bütün.