Emirdağ Lâhikası - page 270

ihsan kaziyesine tevfikan olsun, bu adam hakkında dahi
adalet ve kendisiyle de hiç olmazsa bir defa olsun hüsn-i
niyetle görüştükten sonra onun hakkında ibka veya ifna
kararını vermek lûtfunda bulunursanız, elbette ehemmi-
yetli vazifenizi kanun dairesinde ifa etmiş olacağınızdan
dolayı tarihçe-i hayatınıza takdire değer bir fasıl derc bu-
yurmuş, adaletperverliğinizi halka ve âcizleri gibi bacağı
kesilmiş, köşede kalmış hür fikirli vak’anüvislere duyur-
muş olursunuz efendim.
Milliyetini,memleketinicandanseven;te-
ninde,kanında,Kürdlük,Arnavutluk,Boş-
naklıkkanıkokusuolmayan,Erzurum’un
eskimilletvekillerinden,bacağıkesik,
YeşilOğluMehmedSalih
ì®í
Œ
98
œ
MuhteremDinKardeşim!
kırk gündür yatakta sizinle meşgulüm. Hayal ve mes-
muuma nazaran, huzurunuzun muhtel olduğuna zahi-
bim.
(1)
w
…p
ƒn
?n
H o
øp
erD
ƒo
ªr
dn
G
tahminen on gün kadar evvelsi, so-
kaklarda “Halis Afyon tereyağım var” diyen birisini pen-
cereden yanıma çağırıp biraz yağ aldım. Maksadım sizi
sormaktı. Afyon’dan emirdağı kazasına sürüldüğünüzü,
ahalinin sizinle görüşmesinin yasak olduğunu duyunca
çok müteessir oldum.
âciz:
eli yetmez, gücü yetmez,
güçsüz.
adalet:
kanunların eşitlik ilkesine
göre uygulanması.
adaletperver:
adalet sever.
ahali:
halk.
derç:
sokma, içine alma.
ehemmiyetli:
önemli.
evvel:
önce.
fasıl:
kısım, bölüm.
halis:
hilesiz, katıksız, karışıksız,
saf, duru.
huzur:
gönül ferahlığı, kalp, kafa
rahatlığı, sükûnet, rahat.
hür:
bağımsız.
hüsn-i niyet:
iyi niyet, temiz kalp-
lilik.
ibka:
devamlı kılma, sürekli kılma.
ifa:
bir işi yapma, yerine getirme.
ifna:
devam vermeme, sona er-
dirme, sonlandırma.
ihsan:
güzel yapma, yapılan işi en
güzel surette yapma.
kaza:
ilçe.
kaziye:
iş, husus, mesele, madde,
dava.
lütuf:
güzellik, hoşluk, iyilik,
ihsan.
mesmu:
duyulmuş, işitilmiş,
haber alınmış.
milliyet:
millete has olma du-
rumu veya millî olma durumu,
ulusallık.
muhtel:
halel gelmiş, bozul-
muş, bozuk, karışık.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
müteessir:
teessüre kapılan,
duygulanmış, etkilenmiş.
nazaran:
göre, bakımından,
bakarak, bakılırsa.
tahminen:
tahminî olarak,
yaklaşık olarak, aşağı yukarı.
takdir:
kıymet verme, be-
ğenme.
tarihçe-i hayat:
bir şeyin veya
insanın doğumdan ölüme ka-
dar başından geçen şeyler, bi-
yografi.
ten:
gövde, beden, vücut.
tevfikan:
uygun olarak, uya-
rak, uygun düşürerek.
vazife:
iş, memuriyet.
zahib:
bir zanna kapılan, bir
fikre uyan.
1.
Hadis: Musîbetler mü’minin imtihan vesîlesidir. (Keşfü’l-Hafâ, 2:295. (
w
…p
ƒn
?n
H
lâfzı yerine
»'
?p
àr
Ño
e
lâfzıyla.)
| 270 | Emirdağ Lâhikası – ı
1...,260,261,262,263,264,265,266,267,268,269 271,272,273,274,275,276,277,278,279,280,...1032
Powered by FlippingBook