Emirdağ Lâhikası - page 261

aynı zamanda memulümün haricinde en cemiyetli ve bü-
tün o endişelerimi izale eden müteaddit mektupları kapı-
ya geldi.
Umum kardeşlerime selâm...
ì®í
Œ
94
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerimveEbedveHakYolunda
HakikatliArkadaşlarım!
kastamonu efelerinden ve nurun kahramanlarından
ve safranbolu fedakârlarından size oradan buraya gelen
hususî mektuplarına hususî cevap vermeye müstehak ve
lâyıktırlar. Fakat hâlim, vaktim müsaade etmediğinden,
vasıtanızla bir kısa cevap verdiğime gücenmesinler.
Ev vel â:
Hilmi, İhsan, emin’in, taşköprülü sadık’ın
mektupları beni çok mesrur eyledi. Hakikaten bu kardeş-
lerimiz, hapishanede dokuz ayda dokuz sene kadar hiz-
met-i nuriyeyi yaparak Isparta kahramanlarıyla omuz
omuza geldiler. Ben onların hem istirahatime, hem ha-
pisteki arkadaşlarımızın ittifaklarına ve yeni nurların hiz-
metine tam çalışmalarını hiçbir vakit unutmayacağım.
Cenab-ı Hak onlardan ve sizden ebeden razı olsun. Ben,
hayalen, çok defa eski zamana ve kastamonu’daki ve
Barla’daki malûm yerlere ve seyrangâhlara şevkle gidi-
yorum. oralarda oturup ağlıyorum. o enîslerimi hayalen
görüyorum.
Emirdağ Lâhikası – ı | 261 |
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
seyrangâh:
seyir yeri, eğlence ve
gezme yeri.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
şevk:
keyif, neşe, sevinç.
umum:
bütün, herkes.
vasıta:
aracılık.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
cemiyetli:
bir çok şeyi bir
arada bulunduran, pek çok
özellikleri içine alan, kapsamlı.
Cenab-ı hak:
hakkın ta ken-
disi olan şeref ve azamet sa-
hibi yüce Allah.
defa:
kere, kez, yol.
ebed:
sonsuzluk, daimîlik.
ebeden:
ebedî ve daimî ola-
rak.
enis:
dost, arkadaş; yar, sevgili,
yoldaş.
evvelâ:
öncelikle.
fedakâr:
kendini veya şahsî
menfaatlerini hiçe sayan, feda
eden.
hakikat:
gerçek, doğru.
hakikaten:
doğrusu, gerçek-
ten.
hariç:
dışarıda.
hayalen:
hayalî bir şekilde.
hizmet:
görev, vazife.
hizmet-i Nuriye:
Nur hizmeti,
Risâle-i Nur için çalışma.
hususî:
özel.
istirahat:
dinlenme, rahat-
lama.
ittifak:
ortak bir gayede an-
laşma, birleşme.
izale:
yok etme, ortadan kal-
dırma.
lâyık:
yakışan, yaraşır, yakışır.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
me’mul:
ümit, umut.
mesrur:
sevinçli, memnun.
müsaade:
elverişli, uygun
olma durumu.
müstahak:
hak eden, hak et-
miş.
müteaddit:
bir çok kere, de-
falarca.
Nur:
Risale-i Nur eserleri.
razı:
hoşnut olma, kabul etme.
1...,251,252,253,254,255,256,257,258,259,260 262,263,264,265,266,267,268,269,270,271,...1032
Powered by FlippingBook