âlî ve kıymetli olan iman ve tasdikte, iki cadde ile hare-
ket etmişler.
•
Biri
, kitab-ı kâinatı mütalâa ile,
Ayetü’l-Kübra
ve
Hizbü’n-Nuriye
ve
Hülâsatü’l-Hülâsa
gibi afaka bak-
maktır.
•
Diğeri
ve en kuvvetli ve hakkalyakîn derecesinde vic-
danî ve hissî, bir derece şuhudî olan hakikat-i insaniye
haritasını ve enaniyet-i beşeriye fihristesini ve mahiyet-i
nefsiyesini mütalâa ile, imanın şüphesiz ve vesvesesiz
mertebesine çıkmaktır ki, sırr-ı akrebiyete ve veraset-i nü-
büvvete bakar. Ve enfüsî tefekkür-i imanî hakikatinin bir
parçası, otuzuncu sözün, ve “ene” ve “enaniyet”te ve
otuz üçüncü Mektubun Hayat penceresinde ve İnsan
penceresinde ve bazı parçaları da sair ecza-i nuriyede
bir derece beyan edilmiş.
Bu hem lâhikaya, hem sikke-i gaybiye’ye, hem Hu-
lâsa’nın ahirine yazılsın.
ì®í
Œ
91
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Hâlimin müsaadesizliği için müteaddit mektuplarınıza
birtek perişan mektubumla cevap verdiğimden gücen-
meyiniz.
Ev vel â:
gizli düşmanlarımız hükûmetin ehemmiyetli
ve birkaç vazifedarlarını elde edip beni tazyikatla
Emirdağ Lâhikası – ı | 253 |
kın insana olan yakınlığı.
şuhudî:
görünebilme ile alâkalı,
vücut bulmaya dair.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tazyikat:
tazyikler, baskılar, zor-
lamalar.
tefekkür-i imanî:
imanla ilgili,
imanî tefekkür, iman gözlüğüyle
bakıp tefekkür etme, imanı kuv-
vetlendirici düşünceler.
vazifedar:
vazifeli.
veraset-i Nübüvvet:
Peygamber
vârisliği, Peygamberimizin vârisi
durumunda olan, büyük âlim ve
velîlerin yolu.
vesvese:
şüphe, kuruntu, kalbe
gelen asılsız kötü ve sinsi düşünce.
vicdanî:
vicdanla, kalbî his ile ilgili,
vicdana ait.
afak:
ufuklar.
ahir:
son.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
ayetülkübra:
en büyük delil,
ayet anlamında Risale-i Nur’da
7. Şua adlı eser.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
beyan:
anlatma, açıklama.
cadde:
geniş, işlek, büyük yol,
ana yol.
ehemmiyetli:
önemli.
enaniyet:
kendini beğenme,
bencillik, egoistlik.
ene:
ben, benlik.
enfüsî:
nefiste meydana ge-
len, nefse ait, şahsî.
evvelâ:
öncelikle.
fihriste:
katalog, liste.
hakikat:
gerçek, doğru.
hakikat-ı insaniye:
insanın
hakikati, gerçeği.
hakkalyakin:
marifet merte-
besinin en yükseği; bir şeyi ya-
şayarak, içine girerek, doğru-
luğundan şüpheye asla yer
bırakmayacak biçimde kesin
olarak bilme.
hâl:
durum, vaziyet.
iman:
inanç, itikat.
kitab-ı kâinat:
kâinat kitabı.
mahiyet-i nefsiye:
nefse ait
kimlik, nefsin mahiyeti, kendi
kimliği.
mertebe:
derece, basamak.
müsaade:
elverişli, uygun
olma durumu.
mütalâa:
tetkik, araştırma.
müteaddit:
bir çok kere, de-
falarca.
sair:
diğer, başka, öteki.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sırr-ı akrebiyet:
Cenab-ı Hak-