ve muhafaza etmek ve ehl-i siyasetin ve beni zehirleyen
düşmanlarımın desiselerinden kurtarmak için gayet dere-
cede bir ihtiyat, tam bir sadakat ve benim yerimde tam
bir dikkatle mükellefsiniz. Yoksa az bir hata, yalnız bana
değil, belki binler masum şakirtlere ve şimdi parlayan şe-
refinize dokunacak. Benim vaziyetim ve verilen sıkıntılar
altı vecihle kanunsuz olmasından, ileride mes’uliyetten
kurtarmak için insafsız ve kanunsuz beni tazip edenler,
kendilerine bir bahane, bir vesile arıyorlar. pek çok dik-
katli olmanız lâzımdır.
ì®í
Œ
89
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Ev vel â:
Bir-iki gün evvel hasbihâlin bir parçası size
gönderilmiş; tâ, siz onu esas tutup, lüzum olduğu zaman
ya istida veya o Vekile ve mahkemeye vermek veya baş-
ka makamata o parça ile müracaat etmek ve kardeşleri-
miz dahi o esas üzerine kendilerini münafıklara karşı mü-
dafaa etmek için size gönderilmiş. demek, şimdiye ka-
dar bana garazla işkenceli sıkıntıları verdiren, en başta o
imiş. Her ne ise. siz, meşveretle ne lâzımsa yaparsınız.
Fakat ihtiyatla, telâşsız, velveleye vermemek lâzım.
Sa ni yen:
Bu defa görüşmediğim buranın korkak
müftüsü vasıtasıyla, Hulûsî’nin kars’tan bir mektubunu
biraderzâdem nihad’ın mektubuyla aldım. elhak, o
Emirdağ Lâhikası – ı | 249 |
saniyen:
ikinci olarak.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şeref:
onur, haysiyet.
tazip:
azap çektirme, eziyet etme,
sıkıntı verme.
vasıta:
vesile, neden, aracı.
vaziyet:
durum.
vecih:
şekil, tarz.
velvele:
gürültü, patırtı, yaygara.
vesile:
bahane, sebep.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
bahane:
vesile, sebep.
biraderzade:
kardeş çocuğu,
yeğen.
defa:
kere, kez, yol.
desise:
hile, oyun, aldatmaca.
ehl-i siyaset:
ülkenin idare-
siyle meşgul olanlar, siyaset
adamları, politikacılar.
elhak:
hakkın tâ kendisi, tam
doğrusu; doğrusu ya.
evvel:
önce.
evvelâ:
öncelikle.
garaz:
kötü kasıt, düşmanca
niyet, kin.
gayet:
son derece.
hasbihâl:
hâlleşme; görüşüp
konuşma, sohbet.
himaye:
koruma, esirgeme,
muhafaza etme.
ihtiyat:
tedbirli hareket etme.
istida:
yardım dileme, isteme,
rica ile talep etme.
makamat:
makamlar.
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz.
mes’uliyet:
mes’ul olma hali,
sorumluluk.
meşveret:
müşavere, bir konu
hakkında çeşitli ve ehil şahıs-
lardan fikir alma, danışma.
muhafaza:
koruma, saklama,
hıfzetme.
müdafaa:
savunma, koruma.
müftü:
İl ve ilçelerde din işle-
rine bakan ve dinî meselelerle
ilgilenen görevli kimse.
mükellef:
sorumlu ve yü-
kümlü olan.
münafık:
nifak sokan, iki yüz-
lülük eden, ara bozucu.
müracaat:
başvurma, da-
nışma.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.