Emirdağ Lâhikası - page 165

Ü
ÇÜNCÜ
m
EsELE
:
geçen üç sene evvel ramazanda telif
edilen ve yine bu sene ramazanda serbest intişar eden
Ayetü’l-Kübra
”nın bir hülâsası olan “Hizb-i nuriye”yi
okudum. Fakat bir saatten fazla çekerdi. Birden o hulâ-
sanın da bir hulâsası, on veya on beş dakika aynı rama-
zanda tezahür etti. onu okuduğum zaman, bütün
Ayetü’l-Kübra’
yı okuyorum gibi bir inkişafat-ı imaniye ve
(1)
m
án
æn
°S p
In
OÉn
Ñp
Y r
øp
e l
ôr
«n
N m
án
YÉn
°S o
ôt
µn
Øn
J
sırrına mazhar iki veya üç
sahifelik Arabiyyü’l-ibare okuyorum. Vakit bulamıyo-
rum, kendi kalemimle size yazayım. İnşaallah bir zaman
size yazacağım. o parçayı benim gibi anlayanlar, kendi-
sine mahsus nüshalarından ya
Ayetü’l-Kübra’
ya, ya Hiz-
bü’n-nuriye’nin ahirinde yazar, tesbihattan ve duadan
sonra otuz üç defa
(2)
*G s
’p
G n
¬'
dp
G n y
tesbihatımızın yerinde
–yalnız sabah tesbihatında manasını düşünerek– onu
okuyabilir.
d
ÖrdÜNCÜsÜ
:
İki noktadır:
• Bi r i nc i s i :
Isparta kardeşlerimiz, hususan gül nur
kahramanı Hüsrev, benim bu kış münasebetiyle maddî
hacetlerimi merak ediyorlar, yardım etmek istiyorlar.
Ben de onlara teşekkürle beraber derim ki: onların
risale-i nur’a hizmeti, her şakirdin saadet-i ebediyesine
menfaati gibi, benim de hakikî kışım suretinde olan kab-
rimden sonraki kışta ihtiyacatıma o derece mükemmel
yardım ediyorlar ki, bu fânî, muvakkat kışın hacatına
yardımdan binler derece ziyadedir. eğer benim elimden
Emirdağ Lâhikası – ı | 165 |
diüzzaman Said Nursî’nin eserleri-
nin adı.
saadet-i ebediye:
sonu olmayan,
sonsuz mutluluk.
sahife:
sayfa.
sır:
gizlenen gerçek, saklanan bilgi.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şakirt:
talebe, öğrenci.
telif:
kitap yazma, eser ortaya
koyma.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-ı Hakkın
bütün noksan sıfatlardan uzak ve
bütün kemal sıfatlara sahip oldu-
ğunu ifade eden sözler.
tezahür:
görünme, belirme, or-
taya çıkma.
ziyade:
çok, fazla.
ahir:
son.
arabiyyü’l-ibare:
Arapça söz,
ibare.
ayetülkübra:
en büyük delil,
ayet anlamında Risale-i Nur’da
7. Şua adlı eser.
defa:
kere, kez, yol.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
evvel:
önce.
fânî:
ölümlü, geçici.
hacat:
hacetler, ihtiyaçlar.
hacet:
ihtiyaç.
hakikî:
gerçek.
hizmet:
görev, vazife.
hulâsa:
bir şeyin özü, esası,
özeti.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ihtiyacat:
ihtiyaçlar, lüzumlu
olan şeyler.
inşaallah:
Allah izin verirse.
intişar:
yayınlanma, neşrolma.
kabir:
mezar.
maddî:
madde ile alâkalı.
mana:
anlam.
mazhar:
nail olma, şeref-
lenme.
menfaat:
fayda.
merak:
endişe.
mesele:
konu.
muvakkat:
geçici.
münasebet:
ilişki, alâka.
nüsha:
suret.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
1.
Bir müddet tefekkür, bir senelik nafile ibaretten daha hayırlıdır. (Keşfü’l-Hafa, 1:1004.)
2.
Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. (Muhammed Suresi: 19.)
1...,155,156,157,158,159,160,161,162,163,164 166,167,168,169,170,171,172,173,174,175,...1032
Powered by FlippingBook