ektikleri tohumlar, onlar çalışmasalar da, onların bedeli-
ne mahsülât veriyor.
Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ediyo-
ruz.
ì®í
Œ
56
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
E
VVELa
:
sizin leyali-i aşere olan mübarek o geçmiş ge-
celerinizi ve kudsî bayramınızı ruh u canımızla tebrik edi-
yoruz. Cenab-ı Hak, rahmet ve keremiyle ve hıfz ü hi-
mayetiyle ve tevfîk ve hidayetiyle, risale-i nur’un tab ve
intişarına ve kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’ın tevafuklu tabına
sizleri muvaffak eylesin, âmin!
s
aNiYEN
:
risale-i nur’un bir hulâsası olan
Ayetü’l-Küb-
ra
ve Hizb-i nuriye’nin bir hulâsatü’l-hulâsası hükmünde
otuz üç kelime-i tevhîdin namaz tesbihatındaki eskiden
beri okuduğum ve risale-i nur’un ekser hakikatleri na-
maz tesbihatında inkişaf etmesiyle hayalim fazla tevessü’
ederek, o otuz üç kelime-i tevhid, herbirisini kâinatın
bir tabaka-i mahlûkatının lisan-ı hâliyle söylediği o keli-
meyi ben o lisan ile söylüyorum gibi, o küllî lisan-ı hâl,
benim cüz’î lisan-ı kalimin aynı olur. Ben, kemâl-i zevk-
le okuyorum. size de suretini gönderiyorum.
Emirdağ Lâhikası – ı | 173 |
küllî:
umumî, genel.
leyali-i aşere:
on mübarek gece.
lisan:
dil.
lisan-ı hâl:
hâl dili, bir şeyin du-
ruşu ve görünüşü ile bir mana
ifade etmesi.
lisan-ı kal:
söz ile anlatılan mana,
konuşma dili.
mahsulât:
meyveler, ürünler.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
mübarek:
feyizli, bereketli.
rahmet:
Allah’ın kullarını esirge-
mesi, onlara maddî ve manevî ni-
metler vermesi.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
ruhucan:
ruh ve can; ruh ve canla.
saniyen:
ikinci olarak.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
suret:
nüsha, kopya.
tab:
kitap basma.
tabaka-i mahlûkat:
mahlûkat ta-
bakası, yaratılanlar tabakası, ya-
ratılanların mertebesi.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-ı Hakkın
bütün noksan sıfatlardan uzak ve
bütün kemal sıfatlara sahip oldu-
ğunu ifade eden sözler.
tevafuk:
uyma, uygunluk, birbi-
rine denk gelme.
tevessü:
genişleme, yayılma.
tevfik:
Allah’ın yardımı, başarılı kıl-
ması.
umum:
bütün.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” anlamında dua-
nın sonunda söylenir.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
bedel:
yerine, adına, namına.
cüz’î:
küçük, az.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ekser:
pek çok.
evvelâ:
öncelikle.
hakikat:
gerçek, doğru.
hıfz:
saklama, koruma, muha-
faza etme.
hidayet:
doğru inanç ve yaşa-
yış üzere olmak.
himayet:
koruma, esirgeme.
hulâsa:
bir şeyin özü, esası,
özeti.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
inkişaf:
gelişme.
intişar:
yayınlanma, neşrolma.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
kelime-i tevhid:
tevhid-i İlâ-
hîyi ifade eden lâ ilâhe illallah
Muhammedü’n-Resulullah
cümlesi.
kerem:
cömertlik, lütuf, ihsan,
bağış.
kudsî:
mukaddes, yüce.
kur’ân-ı mu’cizülbeyan:
Açık-
lamalarıyla, akılları “benzerini
yapmak”tan aciz bırakan
Kur’ân-ı Kerim.