Ri sa l e- i Nur ,
nurdan bir ibrişimdir ki, kâinat ve kâ-
inattaki mevcudatın tesbihatları onda dizilmiştir.
Ri sa l e- i Nur , ahize ve nâkile ile mücehhez bir rad-
yo-i kur’âniyedir ki; onun tel ve lâmbaları, âyine; tel ve
bataryaları hükmündeki satırları, kelimeleri, harfleri öyle
intizamkârâne ve icazdarâne bast edilmiştir ki, yarın her
ilim ve fen adamları ve her meşrep ve meslek sahipleri,
ilim ve iktidarları miktarında, âlem-i gayp ve âlem-i
şahadetten ve ruhaniyat âleminden ve kâinattaki cere-
yan eden her hâdisattan haberdar olabilir.
Ri sa l e- i Nur ,
mü’minlere kur’ân’dan hedâyâ-i hi-
dayet, kevneyn-i saadet, mazhar-ı şefaat ve feyz-i rah-
man’dır.
Ri sa l e- i Nur ,
kâinata, baharın feyzini veren bir âb-ı
hayat ve ayn-ı rahmet ve mahz-ı hakikat ve bir gülzar-ı
gülistandır.
Ri sa l e- i Nur ,
lütf-u Yezdan, kemal-i iman, tefsir-i
kur’ân ve bereket-i ihsandır.
Ri sa l e- i Nur ,
kâfire hazan, münkire tufan, dalâlete
düşmandır.
Ri sa l e- i Nur ,
bir kenz-i mahfî ve bir sandukça-i cev-
her ve menba-ı envardır.
Ri sa l e- i Nur ,
hakaik-ı kur’ân ve mirac-ı imandır.
Ri sa l e- i Nur ,
kur’ân ve hadisten sonra sertac-ı
evliya, sultanü’l-eser ve zübdetü’l-maani ve atâyâ-i İlâhî
ve hedâyâ-i sübhanî ve feyyaz-ı rahmanîdir.
Emirdağ Lâhikası – ı | 179 |
hedâyâ-i sübhanî:
her türlü kusur
ve noksandan uzak ulan Allah’ın
hediyeleri.
hüküm:
yerinde, yerine geçen.
ibrişim:
bükülmüş ipek ipliği, ipek.
icazdarâne:
veciz bir şekilde, kısa
özetler hâlinde.
iktidar:
güç yetme, bir işi gerçek-
leştirmek için gereken kuvvet.
ilim:
bilgi, marifet.
kâfir:
Allah’ı ve İslamiyet’i inkar
eden, dinsiz.
kâinat:
evren; yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler.
kemal-i iman:
imanın mükem-
melliği ve sağlamlığı.
kenz-i mahfî:
gizli hazine.
kevneyn-i saadet:
saadetli iki
dünya; iki dünya saadeti.
lütf-u Yezdan:
her hayrın gerçek
sahibi olan Allah’ın lütfu.
mahz-ı hakikat:
hakikatin ta ken-
disi.
mazhar-ı şefaat:
şefaate erişmiş.
menba-ı envar:
nurlar kaynağı,
nurların fışkırdığı yer.
meslek:
gidilen, takip edilen yol.
meşrep:
gidiş, hareket tarzı, tavır,
tutum.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her şey, mahluklar.
mirac-ı iman:
iman merdiveni.
mücehhez:
teçhiz edilmiş, cihaz-
landırılmış, donatılmış.
mü’min:
iman eden, inanan.
münkir:
Allah’ın varlığını kabul ve
tasdik etmeyen, imansız, dinsiz.
nâkile:
ileten, iletken.
radyo-i kur’âniye:
Kur’ân’ın rad-
yosu; Kur’ân’ın sesi, Kur’ân’ın ya-
yını, ilânatı.
risale-i Nur:
Üstad Bediüzzaman
Said Nursî’nin eserlerinin adı.
ruhaniyat:
madde âleminden
başka bir âlemde, ruhlar âleminde
yaşayan varlıklar, cinler ve melek-
ler.
sandukça-i cevher:
mücevher ku-
tusu.
sertac-ı evliya:
evliyanın baş tacı.
sultanü’l-eser:
eserler sultanı.
tefsir-i kur’ân:
Kur’ân tefsiri,
Kur’ân’ın açıklaması.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-ı Hakkın
bütün noksan sıfatlardan uzak ve
bütün kemal sıfatlara sahip oldu-
ğunu ifade eden sözler.
tufan:
çok şiddetli yağmur ve sel.
zübdetü’l-maani:
manaların özü.
âb-ı hayat:
hayat suyu.
ahize:
alıcı, nakledici alet;
elektrik enerjisini mekanik
enerjiye dönüştüren alet.
âlem:
dünya, cihan.
âlem-i gayp:
gayp âlemi, gö-
rünmeyen, fakat varlığı kesin
olan ve mahiyeti Allah tara-
fından bilinen başka dünyalar.
âlem-i şahadet:
gözle gördü-
ğümüz, şahit olduğumuz
âlem, kâinat.
atâyâ-i ilâhî:
Allah’ın bağışları.
âyine:
ayna.
ayn-ı rahmet:
rahmetin tâ
kendisi.
bast edilme:
yayılma, serilme,
döşenme.
bereket-i ihsan:
ihsanın, ba-
ğışın bereketi.
cereyan:
olma, meydana
gelme.
dalâlet:
azgınlık, sapkınlık.
fen:
tecrübî, ispatla meydana
gelmiş ilimlere verilen genel
ad.
Feyyaz-ı rahmanî:
sonsuz
merhamet sahibi Allah’a tan
gelen bolluk ve bereket vası-
tası.
feyz-i rahman:
sonsuz mer-
hamet sahibi olan Allah’ın ih-
sanı, sunduğu bolluk.
haberdar:
haberli, bilgili.
hadis:
Hazret-i Muhammed’e
(asm) ait söz, emir, fiil veya Hz.
Peygamberin onayladığı baş-
kasına ait söz, iş veya davra-
nış.
hâdisat:
hadiseler, olaylar.
hakaik-ı kur’ân:
Kur’ân ger-
çekleri, doğruları.
hazan:
güz, sonbahar; solma.
hedâyâ-i hidayet:
hidayet ve-
rici hediyeler.