Œ
57
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerimveHakikîVârislerim!
Bayram tebriklerine ait çok mektupları aldım. Herbiri-
ne cevap vermeye vaktim, hâlim müsaade etmiyor. Her-
bir mektubu, çok kardeşlerimi temsil ederek bir has kar-
deşimiz yazmış. o mektuplarda, tebrikten başka bazı
ehemmiyetli noktalar da var; beni mesrur, minnettar ey-
ledi.
Ez cüml e:
gül ve nur Fabrikası namına Hüsrev’in
tebrik mektubu, beni sevinçle ağlattırdı. zaten Hüsrev’in
mümtaz bir hasiyeti budur ki; şimdiye kadar bana gelen
bütün mektuplarının hiçbirisi beni incitmiyor, elîm za-
manlarımda da yumuşak geliyor, ruhumu okşuyor. Bu
cihette dahi ona şahsım îtibarıyle çok minnettarım.
Hulûsî-i sanî sabri’nin, malûm kardeşleri hesabına
tebriknamesi, beni derinden derine sevindirdi. o has
kardeşimizin takdir ve tahsin noktasında ileri olması,
Hüsrev ve Hasan Feyzi hakkında çok güzel takdiratı, be-
ni cidden müferrah eyledi. Hasan Feyzi’nin denizli
şakirtlerinin hesabına tebriki dahi onun yüksek irtibatını,
kuvvetli alâkasını gösterdi.
kastamonu fedakârları namına kastamonu’nun Hüs-
rev’i ve rüştü’sü olan Feyzi ve emin’in tebrikli mektubu
ve Feyzi’nin malûm hâdisede hiçbir endişe verecek bir
hâl vuku bulmadığını, bilâkis bir teşvik kamçısı hükmüne
geçtiğini yazması, bizim endişemizi izale etti.
alâka:
ilgi, ilişki. bağ.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bilâkis:
aksine, tersine.
cidden:
ciddî olarak, gerçek ola-
rak.
cihet:
yön.
ehemmiyetli:
önemli.
elîm:
şiddetli, çok dert ve keder
veren.
| 176 | Emirdağ Lâhikası – ı
endişe:
kaygı.
ezcümle:
bu cümleden olarak.
fedakâr:
kendini veya şahsî
menfaatlerini hiçe sayan, feda
eden.
hâdise:
olay.
hakikî:
gerçek.
hâl:
durum, vaziyet.
hasiyet:
bir şeye has özellik,
nitelik.
hükmüne:
yerine, değerine.
irtibat:
bağ, münasebet.
izale:
yok etme, ortadan kal-
dırma.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mesrur:
sevinçli, memnun.
minnettar:
bir iyiliğe karşı
minnet duyan.
müferrah:
feraha kavuşmuş,
gönül huzuruna ermiş.
mümtaz:
ayrıcalıklı, seçkin.
müsaade:
izin.
nam:
ad.
sâni:
yapan, işleyen, yapıcı.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tahsin:
beğenme, güzel
bulma.
takdir:
kıymet verme, be-
ğenme.
takdirat:
takdirler, övgüler.
tebrikname:
tebrik yazısı, kut-
lama yazısı.
temsil:
birinin, bir topluluğun
adına hareket etme.
vâris:
mirasçı.
vuku:
olma, meydana gelme.