Œ
61
œ
risaLE-i NUr
BuNur,eser-itefsiridirosemavîkitabın,Îlânederhakikati,emr-ihakkıbildirir.İsyanlara,zulümleremaruzolancihanın,Buasırdagözyaşınınursaçarakdindirir.
œ
Bueserdirmuztaripgönüllereteselli,Bukararsızâleminherbuhranındanursaçar.Bueserdirherzulmetteselâmetinrehberi,Ehl-iimanbusayede,bueserlehüryaşar.
œ
Masumlarabiröğüttür,gençlerinderehberi,Hermazluma“Ağlama,”der,“güleceksinyarınsen.”Tesellîsiçokyücedir,ibretlidirdersleri;Belibükükihtiyaramüjdeverirderinden.
œ
Bueserdirinsanlarıdehşetlerdendûreden,Kudretelihâmîsidir;hayretfezahükmüvar.Muannitlerteslimolurhükmüne,mağruriken,Herserserifeylesofumeftunedennuruvar.
œ
Emirdağ Lâhikası – ı | 185 |
kudret:
Allah’ın bütün varlığı çev-
releyen ezelî kuvveti.
mağrur:
gururlu; kendini beğen-
miş, büyüklük taslayan.
maruz:
uğramak, etkilenmek.
masum:
küçük çocuk.
mazlum:
zulüm görmüş, haksız-
lığa uğramış.
meftun:
tutkun, müptela, aşırı
bağlanmış.
muannit:
inatçı, ayak direyen.
mustarip:
ıstırap çeken, sıkıntı
içinde olan.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
luş, korku ve endişeden uzak
olma.
semavî:
Allah tarafından olan,
İlâhî.
serseri:
kayıtsız, düşüncesiz.
teselli:
avutma, acısını dindirme.
zulmet:
karanlık.
zulüm:
haksızlık, eziyet, işkence.
âlem:
dünya, cihan.
buhran:
bir işin tehlikeli, karı-
şık bir hâl alması, bunalım, zor
durum, kriz.
dehşet:
büyük korku hâli,
korkma, ürkme.
dûr:
uzak, ırak.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
emr-i hak:
Hakkın emri, Al-
lah’ın emri.
eser:
telif, kitap, yayın.
feylesof:
felsefe ile uğraşan,
filozof.
hakikat:
gerçek, doğru.
hamî:
himaye eden, koruyan,
gözeten.
hayretfeza:
hayret veren,
hayreti arttıran.
hüküm:
hakimiyet, nüfuz, ku-
manda.
hür:
bağımsız.
ibret:
bir durumdan veya
olaydan ders alma, ders çı-
karma.
ihtiyar:
yaşlı.
ilân:
yayma, duyurma, bil-
dirme.
isyan:
başkaldırma, itaatsizlik,
emre karşı gelme.
