Emirdağ Lâhikası - page 175

Şakirtlerinin fütuhatlarına bir vesiledir. İnayet-i merha-
met-i İlâhiye, hakkımda ehl-i dünyanın haksızlıklarını bü-
yük bir hayra çevirecek kanaatindeyim. zaten mesleği-
mizde zaman, mekân sohbetimize mâni olamaz. Şarkta,
garbda, hatta ahirette, berzahta olsa da beraberiz. Mese-
lâ, berzahta Hafız Ali (
rH
), hergün manen yanımızdadır.
Bu hakikate binaen, sûrî ayrılmaya, hatta ölüme ehem-
miyet vermemeliyiz.
r
aBiaN
:
Medrese-i nuriye kahramanlarından Maran-
goz Ahmed’in bülbülü, “gül Fabrikası”nın mübarek gül-
cü kâtibinin bülbülünü tasdik etmesi pek lâtif olmuş. za-
ten baharda umum kuşlar namına nebatat kafilelerinin
erzak-ı hayvaniyeyi getirmelerine karşı bülbüller bir ha-
tiptir ki, onları, kuşlar namına alkışlıyor. risale-i nur’un
kuşlar tarafından alâkadarlıkları içinde elbette yine başta
bülbül görünmek lâzım geliyor; ki, göründü.
safranbolulu muhlis, metîn kardeşimiz Mustafa os-
man, “Buradaki kardeşlerime bir iki mektup gönderdim”
diyor; mektupların cevabını alamadığından telâş etmiş.
etmesin… İhtiyata binaen ve Isparta vasıtasıyla muhabe-
reye itimaden ona ayrı mektup yazılmamış; merak etme-
sinler. kastamonulu kardeşlerimiz de telâş etmesinler.
nüfusumun buraya nakli, kastamonu ve onlarla alâkamı
gevşetmez; bilâkis daha kuvvetli beni onlarla bağlıyor.
Ben, ekser vakitte hayalen ve manen kendimi kastamo-
nu’nun mübarek dağlarında ve o kardeşlerimin yanında
buluyorum.
ì®í
Emirdağ Lâhikası – ı | 175 |
manen:
mana bakımından, ma-
naca.
mâni:
engel, mania, set.
medrese-i Nuriye:
nur medresesi;
Risale-i Nur’ların okunduğu yerler.
mekân:
yer, mahal.
merak:
endişe.
merhamet-i ilahiye:
Allah’ın mer-
hameti.
meselâ:
örneğin.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem.
metin:
sağlam ve dayanıklı.
muhabere:
haberleşme.
muhlis:
ihlaslı, samimî; bir işi hiç
bir karşılık beklemeden sırf Allah
rızası için yapan.
mübarek:
feyizli, bereketli.
nakil:
bir şeyi başka bir yere gö-
türme, taşıma.
nam:
ad.
nam:
adına, yerine.
nebatat:
bitkiler.
nüfus:
nüfus kaydı.
rabian:
dördüncü olarak.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sûrî:
görünüşte olan, şeklî.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şark:
doğu.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
umum:
bütün.
vasıta:
aracılık.
vesile:
bahane, sebep.
alâka:
ilgi, ilişki. bağ.
alâkadar:
ilgili, ilişkili, müna-
sebetli, bağlı.
berzah:
ruhların kıyamete ka-
dar bekleyeceği, dünya ile ahi-
ret arasındaki yer.
bilâkis:
aksine, tersine.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
ehl-i dünya:
dünyaya bağlı,
dünya adamı, ahireti düşün-
meyen.
ekser:
pek çok.
erzak-ı hayvaniye:
hayvanî rı-
zıklar, hayvanlara ait rızıklar.
fütuhat:
zaferler, fetihler, ga-
libiyetler.
garp:
güneşin battığı taraf,
batı.
hakikat:
gerçek, doğru.
hatip:
hitap eden, topluluğa
karşı konuşan.
hayalen:
hayal olarak, hayalî
bir şekilde, zihinde tasarlayıp
canlandırarak.
ihtiyat:
tedbirli hareket etme.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
itimaden:
itimat ederek, da-
yanarak, güvenerek.
kafile:
aynı yöne giden taşıt
veya yolcu topluluğu.
kanaat:
inanç.
kâtip:
yazan, yazıcı.
lâtif:
hoş.
1...,165,166,167,168,169,170,171,172,173,174 176,177,178,179,180,181,182,183,184,185,...1032
Powered by FlippingBook