Başta üstadımız olduğu hâlde, bilumum kardeşlerimi-
ze samimî selâmlarımla arz ve hürmetler eyler, mübarek
bayramlarını tebrik ve tes’it eylerim. üstadım hakkında
bir şey yazamadım. Çünkü, veraset-i Muhammediye
(
AsM
) makamında olan bir zat-ı âlikadr hakkında ne diye-
bilirim? ona Hasan Feyzi efendi kardeşimizin sözlerini
tekrar etmekten başka bir şey bilmem.
MilâsvehavalisiRisale-iNur
Talebelerinamınaduanızamuhtaç
Halilİbrahim(
rH
)
Halil İbrahim’in Risale-i Nur hakkındaki parlak fıkrasının
sonunda kaydedilip, ikisi beraber Emirdağ’ı mektupları-
nın ahirlerinde kaydedersiniz. Bu zat, Risale-i Nur’un çok
eski ve çok sadık ve çok fedakâr bir şakirdidir. Risale-i
Nur’a hitap ederek bu mektubu yazmış.
(1)
»
u
Hn
Q p
?°r
†n
a r
øp
e Gn
ò'
g
SaidNursî
ì®í
ahir:
son.
âlikadr:
çok takdir edilen, yüksek
değeri olan.
arz:
sunma, bildirme.
bilumum:
bütün, tamamı, hep,
genel olarak.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
fedakâr:
kendini veya şahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
fıkra:
parça, mektup, bölüm.
havali:
bölge, etraf, çevre, ci-
var.
hitap:
söylemde bulunmak,
konuşmak.
hürmet:
saygı.
makam:
yer, mevki.
muhtaç:
gerek duyan.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
nam:
ad, isim.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sadık:
sözünde, işinde doğru
olan, dostluğu ve bağlılığı içten
olan.
samimî:
içten, candan, gönül-
den.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
şakirt:
talebe, öğrenci.
talebe:
öğrenci.
zat:
kişi, şahıs.
1.
Bu Rabbimin fazlındandır. (Neml Suresi: 40.)
| 182 | Emirdağ Lâhikası – ı