ey risale-i nur! seni söndürmek isteyen bedbahtların
necm-i istikbali sönsün. İzzet ve ikbali ve şan ü şerefi ak-
sine dönsün. sen sönmez ve ölmez bir nursun.
Boyun bâlâ, gözün şehlâ, gören mecnun seni leylâ.
sözün ferşte, gözün arşta, gönül meftun sana cânâ.
nikabın nur, nigâhın nur, kitabın nur senin ey nur!
Bağın nursî, huyun munis, özün idrîs ferd-i yektâ.
Açılmış gül, öter bülbül, yüzünde var zarif bir tül.
Yazılmış üstüne nurdan “kàb-ı kavseyni ev edna.”
sana cânın feda etmez mi, senden hem görenler hak,
sözün hak, hem özün hak, hem mesleğin hak, hem
makamın kâbetü’l-Ulyâ.
/
?p
Qƒo
f t
ºp
ào
e*Gn
h r
ºp
¡p
gGn
ƒr
an
Ép
H $Gn
Qƒo
f Go
D
ƒp
Ør
£o
«p
d n
¿ho
ój/
ôo
j
(1)
n
¿ho
ôp
aÉn
µr
dG n
?p
ôn
c r
ƒn
dn
h
ÜstadımEfendimHazretleri!
Ben, bu yazıları risaletü’n-nur’un eli ve kalemi ve di-
li ile bu hakîr kalbime ondan sıçrayan küçük bir kıvılcım
parçasıyla yazdım. kabulünü ve imdat ve ilhamın kesil-
memesini rica eder ve hürmetle ellerinizden öper ve du-
alarınızı beklerim efendim.
Duanızamuhtaçtalebeniz
HASANFEYZİ
(RahmetullâhiAleyh)
ì®í
arş:
göğün e n yüksek katı.
bâlâ:
yüksek, yukarı, yüce, üst.
bedbaht:
bahtsız, talihsiz, zavallı.
cânâ:
ey sevgili! ey can!.
edna:
az, pek az.
feda:
gözden çıkarma, uğruna
verme.
ferş:
yeryüzü, zemin, dünya.
hakir:
küçük, aşağı, ehemmiyet-
siz.
huy:
yaradılıştan olan karakter,
mizaç, tabiat, âdet.
hürmet:
saygı.
ikbal:
işlerin yolunda gitmesi, hâlin
iyi olması.
ilham:
içe, gönüle doğma, kalbe
gelme, gönle doğan şey.
imdat:
yardım.
kab-ı kavseyn:
iki yay mesa-
fesi; Hz. Muhammed’in Miraca
çıkışıyla vardığı son nokta; bü-
tün yaratılanları arkasına alıp
Yaratanla müşerref ve muha-
tap olduğu makam.
Leylâ:
kadın ismi, birçok şair
tarafından işlenen ünlü Doğu
mesnevîsinin kadın kahra-
manı.
makam:
manevî mevki.
mecnun:
meşhur Mesnevî
kahramanı, Leylâ ile Mecnun
hikâyesinin erkek kahramanı
olan, Kays.
meftun:
tutkun, müptela, aşırı
bağlanmış.
meslek:
gidiş, usul, yol.
munis:
alışılmış, alışılan, alışık,
ünsiyetli.
nigâh:
göz, ayn, çeşm.
nikap:
peçe, örtü, yüz örtüsü.
nur:
aydınlatma, parıltı; Ce-
nab-ı Hakk’ın bütün kainatı
isim ve sıfatlarıyla aydınlat-
ması.
rahmetullâhi aleyh:
Allah’ın
rahmeti onun üzerine olsun.
şan ü şeref:
şan ve şeref.
şehlâ:
koyu mavi elâ (göz.
talebe:
öğrenci.
zarif:
inceliği, lâtifliği ile hoşa
giden.
1.
Onlar Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Fakat Allah nurunu tamamlayacaktır—
kafirler isterse hoşlanmasınlar. (Saf Suresi: 8.)
| 160 | Emirdağ Lâhikası – ı