numunesini gösteren ve Milâslı Halil İbrahim’in sadakati-
ni andıran İslâmköylü Halil İbrahim ve orada ona benze-
yen kardeşlerime de pekçok selâm. Ve bilhassa Ispar-
ta’da kahraman rüştü’nün kahraman kardeşi Burhan bi-
zi çok minnettar ettiğini ve az bir işle bize ve risale-i
nur’a pekçok iş gördüğünü söyleyiniz. zaten sana şifa-
hen söylemiştim, unutma, hususî, zekâi’yi de gör ve de
ki: “Cenab-ı Hakka şükrediyorum. Yine zekâi namında
ve suretinde biraderzâdem Abdurrahman’ı yine bana
verdi.” daha şifahen söylediklerimi sen bilirsin, sen be-
nim mektubumsun.
ì®í
Œ
49
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
sizin bu defa neşeli, güzel mektuplarınızı, risale-i
nur’un serbestiyeti ve matbaa kapısıyla intişarı hakkında
beni çok mesrur eyledi; ve kahraman tahirî’nin yine bu
ehemmiyetli işte çalışması için buraya gelmesi, beni şid-
detle dünyaya bakmaya sevk etti. kalben dedim: “Ma-
dem kardeşlerim bu derece istiyorlar, çaresini arayaca-
ğız.” gecede kalbime geldi ki: İki ehemmiyetli sebepten
inayet-i İlâhiye tam serbestiyet ve eski harflerle tamamı-
nı tab etmek tam müsaade etmiyor.
B
iriNCi sEBEP
:
İmam-ı Ali’nin (
rA
) işaret ettiği gibi,
perde altında her müştak, kendi kalemi ile veyahut baş-
ka kalemi çalıştırmasıyla büyük bir ibadet ve ahirette
ahiret:
öbür dünya, ikinci hayat.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bilhassa:
özellikle.
biraderzade:
kardeş çocuğu, ye-
ğen.
Cenab-ı hak:
Allah; doğru, gerçek,
Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve
| 154 | Emirdağ Lâhikası – ı
azamet sahibi yüce Allah.
ehemmiyetli:
önemli.
hususî:
özel.
inayet-i ilahiye:
Allah’ın yar-
dımı.
intişar:
yayılma, dağılma, neş-
rolunma.
kalben:
kalp ile, kalpten.
madem:
...den dolayı, böyle
ise.
mesrur:
sevinçli, memnun.
minnettar:
bir iyiliğe karşı te-
şekkür duygusu içinde olan.
müsaade:
izin.
müştak:
arzulu, fazla istekli,
iştiyak gösteren.
nam:
ad.
numune:
örnek.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
sevk:
yöneltme.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
suret:
surat, yüz, çehre.
şifahen:
şifahî, ağızdan, sözle,
yazılı olmayarak.
şükür:
teşekkür.
tab:
kitap basma, kitap bas-
kısı, baskı.