Œ
227
œ
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
Aziz Kardeşim!
Beni merak etmeyiniz, inayet-i Rabbaniye devam edi-
yor. Maişet cihetinde kanaat ve iktisat beni ihtiyaçtan
kurtarıyor. Sakın bir şey gönderme. Sen altı-yedi nefse
bakıyorsun, benim yarım nefsim var. Sen beni değil, ben
seni düşünmeliyim. Sabri’nin mektubu ona yetişmemiş.
Sen ve Hulûsî benim her bir amel-i uhrevîmde hissedar-
sınız. Mâh-ı ramazanda kazanç bire bindir. Siz de bana
duanızla yardım ediniz.
Said
İşaret-i Aleviyeyi tam tasdik ettiniz mi, Haşir Risalesini
çok kuvvetli buldunuz mu?
ì®í
Œ
228
œ
o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
Binler selâm. Siz maddî rütbenizden çok yüksek ma-
nevî rütbeniz iktizasıyla, ayrı ayrı yerlere gönderiliyor-
sun. O yerlerin sana ihtiyacı var. Hiç merak etme. Senin
Risaletü’n-Nur hakkında mektupların çok talebe yerinde
senin bedeline hizmet-i Nuriyede çalışıyorlar. Birinciliği
daima sana kazandırıyorlar.
Kardeşiniz
Said Nursî
ì®í
BARLA LÂHİKASI | 457 |
amel-i uhrevî:
ahirete ait fiil,
amel, ibadet, neticesi ahirette
görülecek amel.
aziz:
değerli.
bedel:
bir şeyin yerini tutan,
karşılık.
cihet:
yön.
daima:
her vakit, sürekli, her
zaman.
devam:
bir hâlde bulunma,
sürekli olma, daimîlik, sürme.
hissedar:
hisse sâhibi, hissesi
olan.
hizmet-i Nuriye:
Nur hizmeti,
Risâle-i Nur için çalışma.
iktisat:
tutum, biriktirme, ar-
tırma, tasarruf.
iktiza:
gerektirme, lüzumlu
kılma.
inayet-i Rabbanîye:
her şeyin
terbiye ve idare eden Cenab-ı
Hakk’ın yardımı.
kanaat:
elindeki ile yetinmek.
maddî:
madde ile alakalı, cis-
manî.
mâh-ı ramazan:
ramazan ayı.
maişet:
geçim, geçinme.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
nefs:
hayat, ruh, can.
rütbe:
sıra, derece, mertebe,
paye.
talebe:
öğrenci.
tasdik:
onaylama.
1.
Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah’ın adıyla.