Yirminci Lem’a olan ihlâs Risalesini aldım. Kuleönü’nde
kardeşim Ali Efendi ile, Yirmi birinci Lem’a namıyla pro-
jektör misal, geceleri gündüze çeviren pek mübarek ve
çok kıymettar ve gayet müessir bir risale ile, Yirmi İkin-
ci Lem’a olan, On Yedinci Notanın Üçüncü Meselesi
iken Lemaata karışmakla, sosyalizm ve bolşevizm oyun-
larıyla, âlem-i insaniyetin fıtrat-ı hayat-ı hakikiyesini
unutturmak, ebedî zulümatı, müsavat-ı esasiye namı ile,
kendi şahıslarını istisna ederek, millet-i İslâmiyeyi esas-
sızlığa attıkları, gazlı bombaları ile bir nevi geceyi getir-
dikleri gibi, gûya istilâ ettiği manevî toprakta, kuvve-i in-
batiyeye medar olacak, bir hayat dahi bırakmayarak ih-
rak ettikleri bir anda, şu Lem’a o âlemi tenvir ile, güne-
şi gösterip, âb-ı hayatı ile uyanık zemin üzerini yeşertti-
ğini gösteriyor.
Muhterem Efendimiz!
Bir hafta mukaddem, maddeten küçük ve manen bü-
yük bir name-i mergubelerinizi, Bekir Bey vasıtasıyla bir
ordu kuvvetinde aldım. Cenab-ı Erhamürrâhimîn’e he-
sapsız hamd ve şükür olsun ki, bizim gibi âciz, zaif, fakir,
kusurlu kullarını, hiç bir zaman maddî ve manevî takvi-
ye-i rahmetinden baid tutmuyor. Esen rüzgârlar muvak-
katen kapı ve pencerelerden girseler de, o hanenin sahi-
bi derhal kapatıyor ve ayıktırdığını gösteriyor. Gerçi çok
okuyamıyorsak da, yazıyı aynı vaziyette yazıyor.
(1)
»
u
Hn
Q p
?°r
†n
a r
øp
e Gn
ò'
g! o
ór
ªn
ër
dn
G
âb-ı hayat:
hayat suyu.
âciz:
eli yetmez, gücü yetmez,
güçsüz.
âlem-i insaniyet:
insanlık âlemi.
baid:
uzak, ırak.
bolşevizm:
bir çeşit idarî sistem.
Cenab-ı Erhamürrâhimîn:
inayet
ve rahmet, yardım ve lütuf sahip-
lerinin en merhametlisi olan, şeref
ve azamet sahibi olan yüce Allah
(c.c.).
ebedî:
sonu olmayan, daimî, sü-
rekli.
fıtrat-ı hayat-ı hakikî:
gerçek ta-
bii yaşayış.
gayet:
son derece.
gerçi:
her ne kadar...
güya:
sanki, sözde.
hamd:
teşekkür, şükran.
hane:
ev, mesken, beyt, ikamet
edilen yer.
ihrak:
yakma, ateşe verme.
istilâ:
ele geçirme, kaplama, yayıl-
ma.
istisna:
kaide dışı bırakma.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
lem’a:
parıltı.
maddeten:
madde ve cisim ola-
rak.
maddî:
madde ile alakalı, cismanî.
manen:
mana bakımından, ma-
naca.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
medar:
dayanak noktası, se-
bep, vesile.
mesele:
konu.
millet-i İslâmiye:
İslâm mille-
ti.
misal:
eş, benzer.
mukaddem:
öncelik tanınan,
öncelikli.
muvakkaten:
geçici olarak.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müessir:
tesirli.
müsavat-ı esasiye tam eşit-
lik.
nam:
ad, isim.
name-i murgubane:
rağbet
edilen yazı, mektup.
nevi:
çeşit.
risale:
kitap, eser.
sosyalizm:
bir çeşit idarî sis-
tem.
takviye-i rahmet:
manen
güçlendirmek.
tenvir:
nurlandırma, aydınlat-
ma, ışıklandırma.
vasıta:
aracılık.
vaziyet:
durum.
zaif:
zayıf, güçsüz, kuvvetsiz,
takatsiz, dermansız.
zemin:
yeryüzü.
zulümat:
dinsizlik, zulüm ve
küfür.
1.
Rabbimin bu fazlından dolayı ezelden ebede kadar Allah’a hamd olsun. (Metnin “Elhamdü-
lillâh” kısmı birçok ayette geçmektedir. Sonraki kısım ise Neml Suresinin 40. ayetidir.)
| 446 | BARLA LÂHİKASI