Hemze
lâfzî (9), gayr-i melfuzu (15) muvafık geliyor.
Ü
(4),
ä
(8),
ç
(3) muvafık;
ê
(8) muvafık,
ì
(3),
ñ
(10),
O
(6),
P
(3) muvafık;
Q
(16) muvafık,
R
(6) muvafık, Uhud ve
Suffa’dan
¢S
(7) muvafık, Suffa’dan
¢T
(2) muvafık, Suf-
fa’dan
¢U
(2) muvafık, Bedir’den
¢V
(2) muvafık; Suf-
fa’dan
•
(1),
®
(3); Uhud’da Abadile-i Seb’a, Hulefa-i Se-
lâse
´
(10) muvafık; Suffa’dan
Æ
(6),
±
(14),
¥
(1) mu-
vafık; Bedir’de
?
(6),
?
(34),
?
(24) muvafık;
¿
(16) muva-
fık;
?
(16),
h
(15),
…
(12) muvafık;
’
(2),
G
(18) muvafık.
İşte şu hurufatın yarısı Ashab-ı Bedir ve Suffa ve
Uhud’da muvafık gelmesiyle gösteriyor ki, gayr-i muva-
fık olanlar başka tabakatın adedine muvafıktır. Meselâ,
Ehl-i Biat-ı Rıdvan gibi tabakat-ı meşhureye.
Hem cây-ı dikkattir ki:
(1)
Ék
°SÉn
©o
f k
án
æn
en
G u
ºn
¨r
dG p
ór
©n
H r
øp
e r
ºo
µ`r
«n
?n
Y n
?n
õr
fn
G s
ºo
K
ayetinde, şu ayet
gibi, bütün huruf-i hecaiyeyi tazammun etmiş. Fakat bu-
nun aksine olarak o hurufatın tekraratı acib bir tarz-ı mü-
nasebettedir. Şu ayet ise birbirine bakıyor. Kardeş karde-
şine muvafık gelmiyor. Demek şu ayetteki hurufatın vazi-
fesi, ayetin manasını teyit ederek, bahsettiği Sahabelerin
esmasına bakıyorlar.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
Ashab-ı Bedir:
Bedir Ashabı, Bedir
Harbinde bulunan Sahabeler.
ayet:
Kur’an’ın her bir cümlesi.
cây-ı dikkat:
dikkat edilecek nok-
ta, dikkat edilecek yer veya
şey; dikkate değer.
Ehl-i Biat-ı Rıdvan:
Hicretin 6.
yılında Hudeybiye’de Hz. Pey-
gambere biat eden Sahabîler.
gayr-ı melfuz:
söylenmemiş,
telâffuz edilmemiş.
gayr-ı muvafık:
uygun olma-
yan.
hemze:
elif, sessiz elif harfi.
hurufat:
harfler.
huruf-i hecaiye:
harfler, hece-
ler.
lâfzî:
lâfız olarak, lâfza ait, lâ-
fızla ilgili.
meselâ:
örneğin.
muvafık:
yerinde, uygun.
Suffa:
hicretten sonra Medine
Mescidinin hemen yanında in-
şa edilmiş olan, içinde bir kı-
sım Sahabelerin Kur’ân, hadis,
hukuk gibi ilimleri tahsil ettiği
ve barındığı bina.
tabakat-ı meşhure:
meşhur,
bilinen tabakalar.
tarz-ı münasebet:
münase-
bet şekli, biçimi.
tazammun:
ihtiva etme, içine
alma, içinde bulundurma.
teyit:
doğrulama, doğru çıkar-
ma, destekleme.
Uhud:
Medineli Müslümanlar-
la Mekkeli müşrikler arasında,
hicretin üçüncü yılında mey-
dana gelen savaşın adı.
vazife:
görev.
1.
Allah, bu kederin ardından size bir emniyet bir uyuklama hali verdi… (Âl-i İmran Suresi: 154.)
| 440 | BARLA LÂHİKASI