"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

O zat (asm) haşrin de parlak bir delilidir

Risale-i Nur'dan
10 Ağustos 2024, Cumartesi
(Dünden devam)

ON İKİNCİ REŞHA

İşte şu zat, şu mevcudat Hâlık’ının vahdaniyetinin hakkaniyeti derecesinde hak bir bürhan-ı nâtık, bir delil-i sâdık olduğu gibi, haşrin ve saadet-i ebediyenin dahi bir bürhan-ı kàtıı, bir delil-i sâtııdır. Belki nasıl ki o zat, hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulüdür. Öyle de; duasıyla, niyazıyla o saadetin sebeb-i vücudu ve vesile-i icadıdır. Haşir meselesinde geçen şu sırrı, makam münasebetiyle tekrar ederiz.

İşte bak: O zat öyle bir salât-ı kübrada dua ediyor ki, güya şu cezire, belki arz, onun azametli namazıyla namaz kılar, niyaz eder.

Bak, hem öyle bir cemaat-i uzmâda niyaz ediyor ki, güya benî Âdem’in zaman-ı Âdem’den asrımıza, kıyamete kadar bütün nuranî kâmil insanlar, ona ittiba ile iktida edip duasına âmin diyorlar.

Hem bak, öyle bir hâcet-i amme için dua ediyor ki, değil ehl-i arz, belki ehl-i semavat, belki bütün mevcudat, niyazına, “Evet, yâ Rabbena, ver, biz dahi istiyoruz” deyip iştirak ediyorlar.

Hem öyle fakirâne, öyle hazinâne, öyle mahbubâne, öyle müştakane, öyle tazarrukârâne niyaz ediyor ki, bütün kâinatı ağlattırıyor, duasına iştirak ettiriyor.

Bak, hem öyle bir maksat, öyle bir gaye için dua ediyor ki, insanı ve âlemi, belki bütün mahlûkatı esfel-i sâfilînden, sukuttan, kıymetsizlikten, faydasızlıktan a’lâ-yı illiyyîne, yani kıymete, bekaya, ulvî vazifeye çıkarıyor.

Bak, hem öyle yüksek bir fizar-ı istimdadkârâne ve öyle tatlı bir niyaz-ı istirhamkârâne ile istiyor, yalvarıyor ki, güya bütün mevcudata ve semavata ve Arşa işittirip, vecde getirip, duasına “Âmin, Allahümme âmin” dedirtiyor.

Bak, hem öyle Semî’, Kerîm bir Kadîr’den, öyle Basîr, Rahîm bir Alîm’den hâcetini istiyor ki, bilmüşahede en hafî bir zîhayatın en hafî bir hâcetini, bir niyazını görür, işitir, kabul eder, merhamet eder. Çünkü istediğini –velev lisan-ı hâl ile olsun– verir ve öyle bir suret-i hakîmâne, basîrâne, rahîmânede verir ki, şüphe bırakmaz, bu terbiye ve tedbir, öyle bir Semî’ ve Basîr ve öyle bir Kerîm ve Rahîm’e hastır.

Sözler, Yeni Asya Neşriyat, 

İstanbul-2023, s. 268

LÛ­GAT­ÇE:

a’lâ-yı illiyyîn: en yüksek mertebe.

bürhan-ı kàtı: kesin delil.

bürhan-ı nâtık: konuşan delil.

cezire: yarımada.

delil-i sâdık: doğru delil.

delil-i sâtı’: parlak delil.

esfel-i sâfilîn: aşağıların en aşağısı.

fizar-ı istimdadkârâne: yardım isteyerek inleyip yalvarmak.

Hâlık: yaratıcı, Allah.

saadet-i ebediye: sonsuz mutluluk.

salât-ı kübra: en büyük namaz.

sebeb-i husul: meydana gelme sebebi.

tazarrukârâne: yalvarıp yakararak.

vahdaniyet: Allah’ın bir oluşu.

vesile-i vusul: kavuşma vesilesi.

Okunma Sayısı: 1165
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk Çalık

    10.8.2024 15:34:28

    "Bak, hem öyle Semî’, Kerîm bir Kadîr’den, öyle Basîr, Rahîm bir Alîm’den hâcetini istiyor ki, bilmüşahede en hafî bir zîhayatın en hafî bir hâcetini, bir niyazını görür, işitir, kabul eder, merhamet eder. Çünkü istediğini –velev lisan-ı hâl ile olsun– verir ve öyle bir suret-i hakîmâne, basîrâne, rahîmânede verir ki, şüphe bırakmaz, bu terbiye ve tedbir, öyle bir Semî’ ve Basîr ve öyle bir Kerîm ve Rahîm’e hastır." Bu dualara amin demek için gayret göstermek elzemdir vesselâm.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı