Hem, nasıl ki Kur’ân’ın, belki bütün semavî kitapların hakkaniyetini ispat eden umum deliller ve hüccetler ve Habibullahın, belki bütün enbiyanın nübüvvetlerini ispat eden umum mu’cizeler ve bürhanlar, dolayısıyla, en büyük müddeaları olan ahiretin tahakkukuna delâlet ederler. Aynen öyle de, Vacibü’l-Vücud’un vücuduna ve vahdetine şehadet eden ekser deliller ve hüccetler, dolayısıyla, rububiyetin ve ulûhiyetin en büyük medarı ve mazharı olan dâr-ı saadetin ve âlem-i bekanın vücuduna, açılmasına şehadet ederler. Çünkü, gelecek makamatta beyan ve ispat edileceği gibi, Zat-ı Vacibü’l-Vücud’un hem mevcudiyeti, hem umum sıfatları, hem ekser isimleri, hem rububiyet, ulûhiyet, rahmet, inayet, hikmet, adalet gibi vasıfları, şe’nleri lüzum derecesinde ahireti iktiza ve vücub derecesinde bâkî bir âlemi istilzam ve zaruret derecesinde mükâfat ve mücâzât için haşri ve neşri isterler.
Evet, madem ezelî, ebedî bir Allah var; elbette saltanat-ı ulûhiyetinin sermedî bir medarı olan ahiret vardır. Ve madem, bu kâinatta ve zîhayatta gayet haşmetli ve hikmetli ve şefkatli bir rububiyet-i mutlaka var ve görünüyor; elbette o rububiyetin haşmetini sukuttan ve hikmetini abesiyetten ve şefkatini gadirden kurtaran ebedî bir dâr-ı saadet bulunacak ve girilecek.
Hem madem göz ile görünen bu hadsiz in’amlar, ihsanlar, lütuflar, keremler, inayetler, rahmetler, perde-i gayb arkasında bir Zat-ı Rahman-ı Rahîm’in bulunduğunu sönmemiş akıllara, ölmemiş kalplere gösterir; elbette in’amı istihzadan ve ihsanı aldatmaktan ve inayeti adavetten ve rahmeti azabdan ve lütuf ve keremi ihanetten halâs eden ve ihsanı ihsan eden ve nimeti nimet eden bir âlem-i bâkîde, bir hayat-ı bâkiye var ve olacaktır.
Hem madem bahar faslında, zeminin dar sahifesinde, hatasız yüz bin kitabı birbiri içinde yazan bir kalem-i kudret, gözümüz önünde yorulmadan işliyor. Ve o kalem sahibi yüz bin defa ahd ve vaad etmiş ki, “Bu dar yerde ve karışık ve birbiri içinde yazılan bahar kitabından daha kolay olarak, geniş bir yerde güzel ve lâyemut bir kitabı yazacağım ve size okutturacağım” diye, bütün fermanlarda o kitaptan bahsediyor. Elbette ve her hâlde o kitabın aslı yazılmış ve haşir ve neşir ile hâşiyeleri de yazılacak. Ve umumun defter-i a’malleri onda kaydedilecek.
Gençlik Rehberi, s. 110
LÛGATÇE:
bürhan: delil.
dâr-ı saadet: saadet yeri.
haşir ve neşir: Kıyametten sonra insanların bir yerde toplanmaları ve tekrar dağılıp yayılmaları.
in’am: nimetlendirme.
istilzam: gerektirme.
lâyemut: ölümsüz.
nübüvvet: peygamberlik.
rububiyet: terbiye ve idare edicilik.
ulûhiyet: ilâhlık.
şe’n: zata ait özellik.
Vacibü’l-Vücud: varlığı gerekli ve zorunlu olan, yokluğu düşünülemeyen, varlığı vücud tabakalarının en kuvvetlisi ve mükemmeli olan Allah.
vücub: gerekli ve zorunlu olma, olmaması imkânsız olma.