"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“İyi bir gün” diye diye

Ali Rıza AYDIN
04 Temmuz 2024, Perşembe
Yarına dair hesaplarımız o kadar çok ki saymakla bitmez. Bu hesaplar uhrevî olsa, âhiret hesabına yapılsa, eyvallah. Ne kadar iyi olur. Olması gereken de zaten o değil mi?

Ama, kastettiğimiz mesele bu değil.

Kendi anlayış tarzımız yahut kendimizin de içinde bulunduğu günlük hayat; hayat içindeki rutin davranış ve anlayış biçimimiz farkın da olsak da olmasak da, bizi sıkıntıya sokabiliyor.

Sıkıntıdan da öte, âdeta cendereye koyup yaşamayı zorlaştırıyor. Mesela:

“İyi bir günde giyerim” düşüncesiyle iyi bir elbiseyi, iyi bir gömleği, iyi bir kravatı; bunların altına giymek niyetiyle, iyi bir ayakkabıyı kullanmaz, bir kenarda tutarız.

İyi bir ev eşyasını, evimize gelecek olan misafirlerimiz, yani başkası için alır, hazırlarız.

İyi bir mutfak eşyası da öyle.

Tabağın çanağın, çatalın kaşığın, bardağın iyisini misafir için, yani başkası için dolaplarımızda, çekmecelerimizde hazır bulundururuz.

Vitrindekiler ise bu hesabın dışında.

Eskiden, imkânlarımızın kıt olduğu o günlerde, misafirlerimizi kabul etmek için evlerimizde karınca kararınca “misafir odası” olur, misafir gelinceye kadar kapısı daima kapalı dururdu. Odayı, oradaki eşyayı hane halkı kullanmazdı, sanki “cıs” gibi. İyi de, misafirin ne zaman geleceği meçhul.

Misafirlerimize can kurban. Onlar için olabilecek her şeyi yapar, izzetüikramla, onları memnun etmek isteriz elbet. Ne var ki, kendimizin de bir misafir olduğumuzu hiç hatırımıza getirmeyiz ne hikmetse.

Dolayısıyla hep başkası için, başkası için…

İyi olan şeyler, bize memnu mu?

Ya, o nadide şeyleri kullanmak bize nasip olmazsa!

Zira arkanda kalacaklar, senden sonra tarumar…

Demek ki en iyi şeylerimizi kullanacağımız en iyi gün, bugün.

Demek ki, en iyi şeyleri yiyip içip meşru dairede, helâl nimetlerden tat alacağımız gün, bulunduğumuz gün.

Kullanmaya kıyamadığımız o güzel desenli, pastel renkli tabakları günlük soframızda görsek ne olur? Gözümüzden sakındığımız kristal ya da kesme cam bardaklarla, maaile içeceğimiz nefis, tavşan kanı bir çay bize lezzet vermez mi, bizim ağzımıza yakışmaz mı yani?

Bütün bu sıraladıklarımı okuduğunuz zaman, benim, dünyaya meylettiğimi sanmayın.

İfade etmeye çalıştığım mesele, Cenab-ı Hakkın ihsan ettiği güzel nimetlerden güzelce istifade etmek gerektiği; yarına erişmenin bir garantisi olmadığına göre güzel şeyleri ertelemenin, yarına bırakmanın pek isabetli bir davranış tarzı olmadığını nazara vermektir.

Hayatta iken, sağlıklı iken; elin erer, gözün görürken kararınca ye iç, giyin kuşan; kullan ve Verene şükret. Tâ ki Rabbimiz verdiğinin kullanıldığını görsün ve sana, daha âlâsını versin.

Velhasıl:

Var olduğun gün, varlığının “iyi” günü.

Bunu, böylece bil!

Okunma Sayısı: 806
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Erhan

    4.7.2024 13:23:26

    Başkaları için yaşamaya öyle alıştırılmışız ki, bu nedenle bir türlü mutlu bir ülke olamıyoruz.dediğiniz gibi misafir odasına misafir olmayınca girmek yasak. Halbuki en geniş, en güzel dizayn edilmiş oda bir yıl boyunca 30 gün hizmet veriyor. 😊

  • Müjdat Bayar

    4.7.2024 12:10:33

    Düşüncelerinize iştirak ediyorum. Anın kıymetini bilmek, meşru çizgide hayattan lezzet almayı bilmek lazım.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı