İnsanlık, cahiliye ve fetret dönemleri dışında, en önemli hedeflerinden biri olan birbirini insan olarak kabul etme anlayışına ulaşmaya çalışmıştır. Bu anlayış; istişare, meşveret, görüşme, konuşma, hürriyetlere ve hakka hukuka saygı gibi kavramlarla şekillenmiştir. Bu değerler, insanlık tarihi boyunca her dönemde yavaş yavaş ilerlemiş ve gelişmeye devam etmiştir.
Ben insanım’ diyebilmek için, insanlığın gerektirdiği değerleri benimsemek, bu değerlere uygun tavırlar sergilemek ve bunları hayata geçirmek gereklidir.
İnsanlık tarihindeki ilerleme ve mükemmellik, ancak insanların anlaşarak, konuşarak ve ortak değerler etrafında buluşarak birlikte hareket etmesiyle mümkün olabilir. Eğer bu özellikler yitirilmişse, insanlık vasfını yeniden kazanmak gereklidir.
Eğer akıl, mantık ve bilim temelinde düşünülürse, insanlığın özü insan olmakta saklıdır. İnsan olmanın gerekleri yerine getirildiğinde, bu özün açılımlarına şahitlik etmek mümkündür. Şu ahirzaman hadisatı içerisinde insanın en çok zora düştüğü konu ise gene bu konudur: “İnsan olabilmek.” Bu insanlığın zora düştüğü, bocaladığı, eline yüzüne bulaştırdığı her problemi, her işi çözecek koskoca bir formüldür: “insan evvela insan olacak”
İnsan fıtratındaki insanî fazilet ve faydaları eline yüzüne bulaştırmadan ve yalnızca dünya menfaatleri için çarçur etmeden değerlendirmeli ve kıymetini bilmelidir…
Risale-i Nur’da geçen şu ifadeler ise insanlığı insanî bir arşa, yüksekliğe ve makama yeter de artar bile “İman, insanı insan eder. Belki insanı sultan eder…” Hedefimiz de sultanlık olmasın da kâinat içinde imanlı, inançlı bir insaniyete aday olmak olsun ve buna talip olalım… Ve inşallah bu “imanlı insaniyet”i elde etmeye çalışalım.
Dünya hep nidalarında, “Bana gelin, dünyevî olun” derken, bizler de ahiretin çağrısına uyarak imanlı, Kur’ân’lı, İslâmiyetli bir hayata talip olalım ve böyle bir kıymeti kazanmaya gayret edelim, elde etmeye çalışalım.
İşte bunu yolu; Kur’ân’ı oku, oku, oku… Bu zamanın muhteşem tefsiri Risale-i Nurları oku, oku, oku… Vesselam…