Her işin hayatta bir tekrarı ve bazen de bir telafisi olabilir.
Ancak, cahilce yapılan işlerin bilinçli olarak tekrarlanması, tam anlamıyla bir cehalet göstergesidir. Hele ki bu cahilliği övünerek devam ettirmek ise en büyük yanlışlardın biridir.
Her işte bir cahillik olabilir ama dinî işlerde bu kabul edilemez. Din konusunda yapılan cahillik, kişinin hem dünya hem de ahiret hayatını mahvetmesine sebep olabilir. Rabbimiz, bizden cehaletten kurtulmamızı ve ilim, iman, İslâmiyet marifetlerini öğrenmemizi ister. Başta Peygamberimiz (asm) olmak üzere, İslâm âlimleri de ilim öğrenip bu ilimle amel etmemizi öğütler. Cehaletten uzak durmamız gerektiğini hatırlatırlar.
Nefis ve şeytan, insanı her güzel şeyin karşısında durmaya sevk eder; cehalet de bunların en başında gelir. Cehaletin en tehlikeli yanı ise, inatla sürdürülmesidir. Cehalette ısrarcı olmak, onu marifet gibi göstermek ise, akıl almaz bir inatçılık ve kör bir cahilliktir.
Cehaletten kurtulmanın yolu ise yalnızca Kur’ân’a, hadislere ve İslâm âlimlerine kulak vermekten geçer. İlmin ve irfanın en güzel yanı, insanı cehaletten kurtarmasıdır. Ancak, cehaleti savunarak delil getirmek, ilim ve irfanı tamamen reddetmektir.
Meşhur bir söz var: “Cahil cesur olur.” Bu hâlden korkmak, küçümsememek gerekir; aksi hâlde ilim ve irfan adına büyük bir hata yapılmış olur.
İlmi ve irfanı olanlar, “Ben hâlâ cahilliğimi yenemedim” derken; cehalet içinde olanlar, “Ben her şeyi bilirim” diyebiliyor.
Sonuç olarak, ya ilim ve irfana yöneleceğiz ya da boş tenekelerden çıkan ses gibi cahilliğimizle övünmeye devam edeceğiz...