Bazı hakikatler var ki parlaklığını göstermeden gizli gizli tesirini göstererek hayatiyetini devam ettirir. Bu gizlilik içerisinde ehl-i hamiyetin say ve gayretleri birer temel taşı hükmündedir.
Daha bir hakikatin tarih ve tesirini yapamayacakken, onun uygulanmasına bile kulak asmadan neticelerinden ve tesiratının faydalarından bahsetmek ve görüş beyan etmek ise gaflet ve cahilliktir.
Hakikatin anlaşılmasına en çok ilim-irfan sahibiyim duygusu engel olduğu gibi, anlaşılmamasına da en çok cahillik engel olur. Şu ahirzamandaki çok bilmişlik ve ukalalık ise cahilliğin cabası diyebiliriz. Hedef ve dava olarak kendini göstermek ve satmak ise bu da hakikate musallat olmuş çaresiz bir hastalıktır.
Aşılmaz gibi görünen problemler, anlayışlar, ihlâs ve uhuvvetin gücü ile aşılabilir.
Hakikatler ancak sıdk doğruluk merdivenlerinde yükselebilirler. Yalanın, kizbin hüküm sürdüğü yerlerden hakikatler uzaklaşmışlardır.
Bir de hakikatleri bırakıp da hakikatsizliğe, batıla, haksızlığa ve küfre taraftar olanlar mevcut. Gerçekten hakikatlerin, doğruların ve hakkın peşinde koşanların Allah yardımcısı olsun. İnsanların ümidini kıran ve yeise sevk eden hakikatsizlik çok zararlıdır ve acıların, elemlerin, günahların menbaıdır, kaynağıdır.
Şevk kıran atalete, tembelliğe ve ümitsizliğe insanı sevk eden yönlendiren her şey hakikatlerin düşmanıdır. Hakikat ise dostudur. İnsana düşen vazife ise menfî her şeye sırtını dönmek ve müsbeti, güzelliği ve faydayı elde etmeye ve tutmaya çalışmak olmalıdır.
Kur’ân’ın âyetleri nuranîdir, nuraniyet kesbetmiştir, tefsirleri de nuranîdir. Nuraniyet ışıklarıyla aydınlıktırlar. Hiçbir hakikatsizlik hiçbir zulmet ve karanlık fikir onların nurlarının aydınlatmalarının önüne geçemez.
Öyleyse nurlu hakikatlerin manalarının elde edilmesine çalışmak ve bu nurlu yolda yürümek, nuranî vadide sabırla, şevkle aç dediği yolu almaya çalışmak gerekir. Ehl-i imanın ve ehl-i Kur’ân’ın birinci vazifesi bu olmalıdır. Bu nurlu yolda Cenab-ı Hak bizleri muvaffak ve muzaffer kılsın inşallah.